Zuhd, one of the key concepts of the Sufi lexicon, is grounded in a conceptual framework that can be broadly summarized as "the human being's seeking or not seeking a thing, at heart." A zuhd which is, in and of itself, absolute and perfected, is directing the desire (raghba) and attachment towards the world in the heart to Allah and to enable the heart to seek Him above everything else. This can also be described as "the state of the servant's preferring Allah to everything else." A heart which has attained ma'rifa, or intimate knowledge of Allah, is pleased and contented with His every judgement and will pertaining to their person. The greatest rank of contentment (rida) is the human being's attaining the spiritual state expressed as "neither being pleased by worldly gain nor grieved by worldly loss." This approach closely corresponds to absolute zuhd.
Tasavvuf terminolojisinin önemli kavramlarından birisi olan zühd “insanın kalben bir şeye rağbet etmesi veya etmemesi” şeklinde özetleyebileceğimiz bir anlam çerçevesine oturmaktadır. Onunla alakalı yapılan hemen her yorum ve tanımda bunu görmek mümkündür. Kendi içinde farklı mertebeleri olan zühdün kâmil olanı ise, kalbdeki, dünyaya dönük olan rağbet ve sevgiyi, bütünüyle Allah’a yönlendirmek, bir başka deyişle kalbi en çok O’na rağbet ettirmektir. Buna “kulun kalben Allah’ı başka her şeye tercih etmesi” demek de mümkündür. “Allah bilgisi” manasına gelen “mârifet” ile buna ulaşan gönül, O’nun kendisi hakkındaki bütün takdir ve dilemesinden de hoşnut ve razıdır. Rızanın en üst mertebesi de insanın “dünyaya ait işlerden kazandığına sevinmemesi, kaybettiğine de üzülmemesi” şeklinde ifade edilen ruh halidir ki bu yaklaşım aynı zamanda kâmil zühd ile birebir örtüşmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | November 5, 2014 |
Published in Issue | Year 2014 Volume: 3 Issue: 4 |