Der Artikel adressiert den Zusammenhang von Multiperspektivität und unzuverlässigem
Erzählen in gegenwärtigen Filmen. Die Analyse von zwei Beispielen (der
nordamerikanische Film Vantage Point
und die dänische Fernsehserie Forestillinger)
zeigt, wie einerseits Zuverlässigkeit durch die Gegenüberstellung verschiedener
Perspektiven suggeriert wird: Die mediale Vermittlung dieser Filme scheint –
gleich einem zentralen Kontrollraum in videoüberwachten Gebäuden –
Objektivität, Überblick und Detailwissen zu versprechen. Andererseits stellt
aber gerade der Einsatz der filmischen Mittel dies von vornherein in Frage,
weil durch die Arbeit von Kamera und Schnitt erst deutlich wird, dass man
erstens eben nicht in der Lage ist, objektiv zu sehen, sondern immer nur perspektivisch,
zweitens, dass ein Überblick sensorisch gar nicht möglich und drittens Detailwissen
immer eine Frage der Kameraarbeit ist. Die Hauptthese lautet, dass die formale Gestaltung
des Materials im Medium das traditionelle Anliegen an das Medium (Objektivität,
Überblick, Detailwissen) und dessen intrinsisches Versprechen, dies einlösen zu
können, ad absurdum führt.
Vantage Point und Forestillinger haben
dabei eine Gemeinsamkeit: beide wiederholen Handlungssequenzen aus
verschiedenen Blickwinkeln. Aber sie unterscheiden sich auch in einem
entscheidenden Aspekt: Während Vantage
Point als Mainstream-Film auf eine vorgegebene Deutung in der Zusammenschau
der Teile am Ende zusteuert und deshalb auf ein synoptisch zuverlässiges Erzählen
trotz der Unzuverlässigkeit einzelner Sequenzen zielt, bleibt diese
Interpretationsarbeit in Forestillinger
dagegen ganz dem Rezipienten überlassen. Realität wird darin insofern
zuverlässig erzählt, als gerade die Unzuverlässigkeit der Wahrnehmung und die
daraus folgende kaleidoskopische Darstellungsweise ausgestellt werden.
The article addresses
the relationship of multiperspectivity and unreliable narration in contemporary
film. The analysis of two examples (the North American film Vantage Point and the Danish TV-serial Forestillinger) shows how, on the one
hand, reliability is established through the composition of various perspectives:
The medial transmission of these films resembles the central control room of a
closed-circuit monitored building, and seems to promise objectivity, overview
and insight into details. The use of cinematographic techniques, on the other
hand, calls these promises into question from the outset, because the camera
work and the editing make clear that, first, we are not capable of seeing
objectively but only perspectively; second, an overview is sensorily
impossible; and third, the knowledge of details is always a question of zoom,
light and focus and therefore only granted by the technical camera work. The
main thesis is that the formal layout of the material in the medium plays
through the traditional demand made of the medium (objectivity, overview, insight
into details), and its intrinsic promise to fulfill this task, ad absurdum. Vantage Point and Forestillinger have one
thing in common: they repeat sequences of the plot from different points of
view. But they also differ in a decisive aspect: Whereas Vantage Point as a mainstream film steers towards a preset
interpretation in the synopsis of the episodes in the end, and therefore aims
at a synoptically reliable narration despite the unreliability of partial
sequences, Forestillinger instead
leaves this interpretive work up to the recipient. As a result, the narration
of reality is reliable insofar as exactly the unreliability of perception is
exhibited, which results in the kaleidoscopic mode of representation.
Bu makale günümüz filmlerinde çoklu perspektifliliği ve güvenilmez anlatıcıyı ele almaktadır. İki örnek yapımın analizi (Kuzey Amerikan filmi Vantage Point ve Danimarka televizyon dizisi Forestillinger) bir yandan güvenilirlik izleniminin çeşitli perspektiflerin yan yana konulmasıyla oluşturulduğunu gösteriyor: Bu filmlerin medyasal iletim biçimi – güvenlik kameralarıyla izlenen binaların kontrol odasına benzer biçimde – nesnelliği, her şeyi görebilmeyi ve ayrıntıya ilişkin bilgiyi vaat ediyor gibi. Fakat diğer yandan filmsel araçların kullanılması bunların olabilirliğini daha en başından itibaren sorgulamaktadır, çünkü ancak kameranın ve montajın kullanımıyla insanın nesnel biçimde göremeyecek durumda olduğu, her zaman belli bir perspektifle baktığı, her şeyi görmenin duyusal bakımdan mümkün olmadığı ve üçüncüsü ayrıntıya ilişkin bilginin kameranın kullanılma biçimine bağlı olduğu anlaşılıyor. Buradaki ana sav, medyanın geleneksel amacının (nesnellik, her şeyi görmek, ayrıntıya ilişkin bilgi) ve buradaki içe bakma vaadinin malzemenin medyadaki biçimsel işlenişiyle boşa çıkartıldığıdır. Vantage Point ve Forestillinger yapımları bu bakımdan ortak bir özelliğe sahip: ikisi de olay sekanslarını çeşitli bakış açılarından tekrarlıyor. Fakat önemli bir noktada da birbirinden ayrılıyorlar: Vantage Point ana akım film olarak önceden belirlenmiş bir yoruma doğru parçaların arka arkaya gösterilmesiyle ilerlerken ve bu nedenle sinoptik bakımdan güvenilir bir anlatımı belli sekansların güvenilmezliğine rağmen amaçlarken, bu yorum çalışması Forestillinger‘de tümüyle alımlayıcıya bırakılmaktadır. Gerçekliğin buradaki anlatımı, algılamanın güvenilmezliğinin ve bundan kaynaklanan kaleidoskopik gösterim biçiminin sergilenmesinden ibarettir.
Primary Language | German |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 19, 2016 |
Submission Date | December 22, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 2 Issue: 36 |