Konvansiyonel Batı tiyatrosunun merkezinde Aristotelesçi konvansiyona özgü mevcudiyet (presence) nosyonu bulunur. Çağdaş tiyatro ise metin-merkezli Batı tiyatrosunun mevcudiyet nosyonunu tersinleyen bir yönelimle, bir namevcudiyet (absence) estetiği önermektedir. Çağdaş tiyatronun özellikle 1990’lı yıllardan itibaren benimsediği bu estetik model, dijital dramaturjiler ekseninde kurulan güncel yapımlarda da çeşitli biçimleriyle karşımıza çıkar. Alman tiyatro ekibi Rimini Protokoll, çok sayıdaki deneysel dramaturjik yaklaşımıyla namevcudiyete dayalı karşı-teatral bir estetik sunmaktadır. Çalışmada, Rimini Protokoll’ün 2018 tarihli Unheimliches Tal / Uncanny Valley (Tekinsiz Vadi) isimli yapımı, insan-oyuncuyu merkezden kaldırarak yerine animatronik bir robot koyması bakımından incelenmiştir. Dijital tiyatronun en çarpıcı örneklerinden biri olarak öne çıkan bu yapım, insan-oyuncunun sahnedeki varlığını animatronik bir kopyayla silmekte, varlıkla yokluk eşiğinde tekinsiz bir teatrallik önermektedir. Söz konusu bu teatralliğin nasıl bir yerden kurulduğunu anlayabilmek adına, makalenin giriş bölümünde tekinsizlik kavramı, yapıma adını veren “tekinsiz vadi” metaforu üzerinden ele alınmıştır. Akabinde, tiyatro ve tekinsizlik nosyonuna ilişkin akademik literatür, özellikle hayalet metaforuna odaklanarak aktarılmıştır. Bu aşamada, çağdaş tiyatro estetiğini ve dolayısıyla teorisini büyük ölçüde etkileyen isimlerden Jacques Derrida’nın Batı tiyatrosu üzerine görüşleri, düşünürün bulunuş metafiziği, söz-merkezlilik (logocentrism) ve hayalet-bilim (hauntology) kavramlarına odaklanarak serimlenmiştir. Makalede, Unheimliches Tal / Uncanny Valley, çerçevesi çizilen bu nosyonlar bağlamında değerlendirilmiştir. Makale, söz konusu bu tartışma ekseninde, genelde çağdaş tiyatro ve dijital dramaturjiler odaklı yapımların, özelde Unheimliches Tal /Uncanny Valley oyununun nasıl bir teatrallik önerdiği sorusuna odaklanarak noktalanmıştır.
Conventional Western theatre is based on the Aristotelian notion of presence. Contemporary theatre, however, proposes an aesthetic of absence. Its orientation differs from the notion of presence found in text-centred Western theatre. This aesthetic model, adopted by contemporary theatre since the 1990s, also appears in various forms in current productions based on digital dramaturgies. Rimini Protokoll, a German theatre company with many experimental approaches, presents an anti-theatrical aesthetic based on absence. This study analyses Rimini Protokoll’s 2018 Unheimliches Tal / Uncanny Valley in terms of removing the human actor from the centre and replacing him with an animatronic robot. This production, which stands out as one of the most striking examples of digital theatre, erases the presence of the human actor on stage with an animatronic copy, proposing an uncanny theatricality that oscillates between presence and absence. To understand how this theatricality is constructed, the concept of the uncanny is analysed in the introductory part of the article through the metaphor of the “uncanny valley.” Subsequently, the academic literature on theatre and the notion of the uncanny is presented, with a particular focus on the metaphor of the ghost. The following section presents Jacques Derrida’s views onWestern theatre, focusing on his concepts of the metaphysics of presence, logocentrism, and hauntology. The article examines Unheimliches Tal / Uncanny Valley in the context of those concepts and then concludes with a consideration of the theatricality of this production in relation to contemporary theatre productions and digital dramaturgies.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | World Languages, Literature and Culture (Other) |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 26, 2023 |
Submission Date | August 14, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 50 |