Türk-Amerikan ilişkileri Osmanlı döneminde başlamıştır. Bu
süreçte Amerikan görevlileri Osmanlı Devleti ile sıkı bir işbirliği için
mücadele ederken sorunlarla uğraşan Osmanlı Devleti gerekli reaksiyonu
gösterememiştir. Türk milli mücadele yıllarında Amerika Birleşik Devletleri
(ABD)'nin tavrı işgalci ülkeler nispeten daha olumlu olurken, Osmanlı İmparatorluğu'ndan
bazı sorunlar Cumhuriyet Dönemine yansımıştır. ABD, Birinci Dünya Savaşı
sonunda kısmen kendi içine çekilirken, İkinci Dünya Savaşı'na katılması ile
eski dünyanın bir parçası olmuştur. Savaş sonunda dünyada oluşan kamplaşmada
Amerika, Batı medeniyetinin temsilcisi olmuştur. Amerikan Dışişleri Bakanı
Marshall bunu teşvik etmiştir. SSCB'nin işgalci bir politika izlemeye başlaması
ve karşısında etkin bir güç olmaması Amerika'nın daha etkin olarak eski dünyada
rol almasına vesile olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti 1930'lu yılların sonuna kadar
bölgesinde bir istikrar unsuru olmuşken, İkinci Dünya Savaşı'na bütün ısrarlara
rağmen girmemesi büyük bir başarı olmuştur. Ne var ki, savaş sonunda Türk
ekonomisinin ciddi sıkıntıları bulunuyordu. Bu süreçte Sovyetlerin tehditkar
politikaları da Türk idarecileri Batıya yaklaştırmıştır. Bu kapsamda
İngiltere'nin de girişimi ile Amerika ile olan ilişkilere önem verilmiştir.
Amerikan-Türk İlişkileri kısa sürede büyük gelişme göstermiştir. Türk
idareciler NATO üyesi olan Türkiye'nin çok daha emniyetli ve güvenli bir kampa
girerek tehditlerden kurtulduğuna inanmışlardır. Bu mutluluk çok uzun
sürmemiştir. 1962 yılında yaşanan Füze Krizi ile yaşanan gelişmeler,
Türkiye'nin 1964 Kıbrıs Çıkartma Planına Amerika 'nın vermiş olduğu tepki
ilişkileri olumsuz etkilemiştir. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Türk-Amerikan
İlişkileri ile daha ciddi sorunlar ortaya çıkarken, her iki ülke kendi
çıkarları söz konusu olduğunda farklı davranabileceği gerçeğini karşı tarafa
anlatmasını başarmış gibi gözükmektedir. 1 Mart 2003 Tezkeresi ile Füze Kalkanı
Projesi bu gerçeği teyit etmektedir. Şimdilerde iki ülke ilişkilerinde yeni bir
bahar dönemi yaşanıyor gibi. Ancak ne zaman, kim tarafından, nasıl ve nerede
ilk yanlışın yapılacağı ise şüphesiz Türk-Amerikan İlişkilerine vakıf olanlarca
merakla beklenmektedir. Zira geçmişte hep yaşanan süreç bu kez de yaşanacak
beklentisi bulunmaktadır.
Bölüm | Araştırma Makalesi |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 12 Aralık 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Sayı: 21 |