In this study, the seclusion life of al-Ghazālī, which began with his departure from Baghdad in 488/1095 and continued until his death, is analyzed. In light of his letters, qualitative research methods were used to analyze and classify al-Ghazālī’s period of seclusion, and the meaning of the period of seclusion was emphasized. While al-Ghazālī was at the height of his popularity in Baghdad, he abandoned everything and went into seclusion. It seems that this process was interrupted by the transition to teaching again in Nishapur after more than 10 years of halvah (seclusion). Even though al-Ghazālī described himself as someone who retreated into seclusion, it is understood from his letters compiled under the title of Fezāil al-Anām that his seclusion refers to his opposition to working in state institutions and under the orders of the ruling class. During al-Ghazali’s seclusion, he wrote books, worked as a muderris, and maintained relations with the ruling class through his letters. As a result, it can be seen that he did not refrain from lecturing and engaging in theo-political relations until his death. He maintained his correspondence with the political elites, especially the Nizam al-Mulk family, for reasons such as issuing warnings, offering advice, providing references, lodging complaints about bad rulers, and explaining about the situation of the people of Tus. Therefore, he was not an ascetic solely who devotes himself to the hereafter, but rather a person who was aware of the realities of his age and had not severed his ties with the ruling class of the time.
Bu çalışmada, Gazzâlî’nin (ö. 505/1111) 488/1095’te Bağdat’ı terk edişiyle başlayıp ölümüne kadar devam eden uzlet hayatı incelenmiştir. Mektupları ışığında nitel araştırma yöntemleri kullanılarak Gazzâlî’nin uzlet dönemi incelenmiş, tasnif edilmiş ve uzlet döneminin neyi ifade ettiği üzerinde durulmuştur. Gazzâlî, Bağdat’ta popülaritesinin zirvesindeyken her şeyi terk ederek uzlete ayrılmıştır. Yaklaşık üç yıl seyahatli bir uzlet dönemi geçirmiştir. Sonrasında memleketi Tus’a dönerek sekiz yıl civarında yerleşik uzlet hayatı yaşamıştır. Bu süreç on yılı aşkın devam ettikten sonra Nîşâbur’da müderrisliğe dönmesi ile kesintiye uğramış gibi görünmektedir. Yaklaşık üç yıl süren Nîşâbur’daki tedris hayatından sonra tekrar memleketine çekilmiş, kısa bir süre sonra da vefat etmiştir. Gazzâlî’nin kendi hayatı hakkında kullandığı uzlet, halvet ve inzivâ gibi kavramlar klasik anlamının ötesinde bir içeriğe sahiptir. O, uzlet döneminde kendisini köşesine çekilmiş birisi olarak tasvir etse de Fezâilü’l-enâm adıyla derlenmiş mektuplarından hareketle uzlet kavramıyla onun, yöneticilerin finanse ettiği kurumlarda ve yöneticilerin emri altında çalışmaya karşı olmayı ifade ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Gazzâlî uzlet döneminde kitap yazmış, müderrislik yapmış ve yönetici kesimle ilişkilerini mektupları aracılığıyla sürdürmüştür. Bu süreçte toplu olsun fertler bazında olsun halkın sıkıntılarını yöneticilere ulaştırmaya gayret etmiştir. Ehil olduğunu düşündüğü öğrencilerini idarecilere tavsiye eden referans mektupları yazmıştır. Kamu inisiyatifi altında çalışmamak ve onlardan yardım almamak prensibinden ise ödün vermemiştir. Sonuç olarak Bağdat’ı terk ettiği 488/1095 yılından vefatına kadar ders vermekten ve teo-politik ilişkilerden kaçınmadığı görülmüştür. Nizâmülmülk ailesi başta olmak üzere siyasi elitlerle uyarı/nasihat, referans, kötü yöneticilerden şikâyet veya Tus halkının durumunu anlatma gibi sebeplerle yazışmalar yapmıştır. Dolayısıyla Gazzâlî kendini ahirete adayan bir münzevi değil çağın gerçekliklerinin farkında, zamanın yönetici zümresi ile bağını koparmamış bir kişidir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sufism |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 27, 2024 |
Submission Date | May 23, 2024 |
Acceptance Date | September 18, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 14 Issue: 2 |