İnsanın sosyo-kültürel kişiliğinin bir uzantısı olan edebi metinler yazıldıkları dönemden ayrı tutulamayan toplumsal özle yakından ilişkili bir ifade biçimidir. Nitekim sanatçı, çağının kültürel, toplumsal, tarihsel ve düşünsel yapısıyla kurduğu bağdan beslenerek eserini yaratır. Bu çerçevede kişisel bilgilerin aktarıldığı günlükler, tarihsel süreçten ayrı tutulmayarak XX. yüzyılın başlarında Rusya’da ve yurt dışında başlatılan belge arayışının ilk adresi olur. Özellikle Rus göçmen edebiyatı temsilcilerince içselleştirilen “tarihin arşivlenmesi” fikri Devrim sonrası süreci biçimlendiren önemli bir eşik niteliğindedir. Bu anlamda 1914-1919 yıllarına ait gelişmeleri kaleme alan birkaç vakanüvisten biri de Zinaida Gippius kabul edilir. Bilhassa şiir sanatıyla isminden söz ettiren Gippius, 1917 Şubat Devrimi’yle başlayıp Ekim’de yönetimin el değiştirmesiyle sonlanan tarihsel süreci günlüklerinde günbegün aktarır. Böylelikle yazıldığı dönemin hâkim ideolojisi ve yazarın bu ideolojiyle olan yakınlığı bağlamında sübjektif bir bakış ortaya koyan Gippius’un Petersburg Günlükleri (Петербургские дневники) mahrem yaşamın sınırlarını aşarak bir dönem anlatısı niteliğine erişir. Bu çalışmada Yeni Tarihselci yaklaşımın (Новый историзм) öne çıkardığı edebi, politik, toplumsal, dinsel ve kültürel güç ilişkisi 1917 yılı özelinde, Gippius’un “Petersburg Günlükleri” örneğinde ele alınmıştır. Düşüncelerin metinselliği, tarihi anlatıların yazınsal boyutu ve bir metnin, üretildiği tarihsel koşullardan ne kadar etkilendiği gibi argümanlar söz konusu günlüklerin tarih ve edebiyat arasındaki sınırları kaldırıp bir arşiv yaşam tablosu sunduğunu ortaya koymuştur.
Literary texts, as an extension of people’s socio-cultural personality, are a form of expression closely related to the social essence that cannot be separated from their period of composition. Artists create their work through inspiration drawn from their bond with cultural, social, historical, and intellectual structures of their age. Therefore, diaries, which transfer personal information, became the first choice in the document search that started in Russia and abroad at the beginning of the XX century, deemed inseparable from the historical process. The idea of “archiving history,”especially internalized by the representatives of Russian immigrant literature, is a significant threshold shaping the post-revolutionary process. In this sense, Zinaida Gippius is considered to be one of the few chroniclers to write down the developments of the years 1914–1919. Gippius flourished through her poetry, which describes day by day, the historical process that started with the 1917 February Revolution and ended with the change of government in October. Thus, her Saint Petersburg Diaries(Петербургские дневники), presents a subjective view in the context of the dominant ideology of the contemporary period and the author’s affinity with this ideology, achieves the characteristics of a period narrative, going beyond the private life’s peripheries. This study discusses the myriad inter-connected issues highlighted by the New Historicism approach (Новый историзм) in the example of Gippius’s correspondence from 1917. Arguments about the textuality of thoughts, the literary dimension of historical narratives, and how much a text is affected by its immediate historical conditions revealed that the diaries blur the boundaries between history and literature and present an archivable life trajectory.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 6, 2021 |
Submission Date | February 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |