Abstract
4 Temmuz, 1776 tarihi Amerika Birleşik Devletleri’nin Birleşik Krallık sömürgesinden kurtulduğu ve ulusun temellerinin atıldığı gün olarak kutlanmaktadır. Ulusun tarihinde önemli bir dönüm noktası teşkil eden bu tarih, Amerikan özgürlüğünün değişmez ve tartışılmaz unsurları olan yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişim haklarının başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir. Ancak, genel özgürlük coşkusu içinde, kölelik gibi bir sorunun varlığı, yeni ulusun yüzleşmek zorunda olduğu nihai çelişki olarak göze çarpıyordu. Özgürlük ülkesinde varlığı eğreti duran kölelik müessesinin varlık nedenlerini açıklayan genel ve kabul edilen tarihsel açıklamaların aksine, mevcut çalışma Amerikan vatandaşlığını tanımlayan ilkelerin beyaz ve siyah topluluklar arasında ırksal bir sınır çizdiği ve Amerikan vatandaşlığını, Amerikalı olmayı, beyazlık ile özdeş tuttuğu noktasını savunmaktadır. Makalenin birinci kısmı, kölelik sorununa açıklamalar getiren teleolojik yaklaşımlara karşılık olarak, kölelik karşıtı politikacıların ve toplulukların siyah topluluklara karşı sergiledikleri tutarsız tavırları incelemektedir. İkinci kısımda ise, Amerikan özgürlüğüne siyahların verdikleri tepkiler ve Frederick Douglass’ın ülkenin kuruluş ilkelerindeki mürai fikir ve uygulamaları eleştirdiği konuşması irdelenmektedir. Irk, etnik köken odaklı ulusalcı yapılar ile Amerika Birleşik Devletleri’nin sosyopolitik ve sosyokültürel temellerini oluşturan kölelik ve Ulusal Bağımsızlık Günü gibi tarihsel dönüm noktalarının vatandaşlık kavramı ile kurduğu karmaşık ilişkilerin ele alınması çalışmanın amaçları arasındadır. Sonuç olarak bu çalışma, ulusal aidiyet ve kimlik yapılarının toplumsal tezahürleri doğrultusunda ırk ve ırkçılık konuları üzerine bir tartışma sunmaktadır.