This study explores narratological aspects and tools that are employed in Wilkie
Collins’s The Moonstone within the framework of a postcolonial narratology. Postcolonial
narratology directs its attention to the representation of the peripheral and the
marginalized within the scope of narratorial investigation. There will be some
considerations regarding the representation of focal and voiceless characters, the
function of the implied author, authorial audience as well as multiple narrators or
representing voices. The deployment of multitopicality in The Moonstone brings forth
the issue of marginalization predicated on colonizer/colonized relationships. Spatial
poetics in the novel functions in a way in which despite the myriad of settings that
constitute the story, narrative discourse privileges some places while putting the
others into the peripheries. The concept of space in the narrative proves to be active,
fluid and purposeful rather than being passive, static or innocent as in the status of
a background setting. Alongside temporal-spatial aspects, narratological presentation
of the characters also plays a fundamental role in relation to power dynamics and
the issue of representation. In the same vein, it is manifest that not only the description
of space and characters but also the placement of multiple narrators and authorial
audience concurrently contribute to the treatment of imperial ideologies. As part of
the implied author’s scheme, the narrators’ act of narration is flawed and ideologically
loaded rather than consistent or neutral. All these narratological clues in the novel
attest to the idea that narration is always a discursive act.
Bu çalışma, postkolonyal anlatıbilim çerçevesinde, Wilkie Collins’in romanında varolan anlatıbilimsel yönleri ve araçları, temsil edilme konusuna odaklanarak keşfetmeyi amaçlamaktadır. Postkolonyal anlatıbilim, anlatısal inceleme kapsamında dikkatini periferal ve ötekileştirilmiş olana yönelterek anlatının iç ve dış sınırlarını sorgular. Bu bağlamda, bu çalışmada odak merkezinde yer alan karakterlerin temsil edilmesi ile, çoklu anlatıcılar veya temsilci seslerin yanısıra zımni yazarın ve yazarsal okuyucunun işlevleri hakkında bazı görüşlere yer verilecektir. Aytaşı’nda çoklu-yerelliğe yer verilmesi, sömürgeci/sömürgeleşmiş arasındaki ilişkileri temel alan marjinalleşme konusunu öne çıkarmaktadır. Romanda, uzamsal yazınbilim doğrultusunda yerlerin çokluğuna rağmen, anlatı söylemi bunların bir kısmına öncelik vererek diğerlerini dış sınırlara yerleştirmektedir. Anlatıda uzam kavramı, hikayenin arka planını oluşturan yer unsuru gibi pasif, durağan ya da hilesiz olmaktan ziyade aktif, akışkan ve bir amaca yöneliktir. Anlatının zamansal-uzamsal yönlerinin yanısıra, karakterlerin anlatıbilimsel sunumları da temsil konusu ve güç dinamikleri açısından son derece önemli bir rol oynamaktadır. Benzer şekilde, açıkça görülmektedir ki, yanlızca mekan ve karakterlerin betimlemesi değil, aynı zamanda çoklu anlatıcılar ile yazarsal okuyucuların yerleşimi de Aytaşı’ndaki emperyal ideolojilerin işlenmesine ortak katkı sağlamaktadır. Anlatıcılar, zımni yazarın tasarısı kapsamında, yaptıkları anlatım işinde tutarlı veya tarafsız olmaktan ziyade kusurlu ve ideolojik olarak konumlanmışlardır. Romandaki tüm bu anlatıbilimsel göstergeler anlatının daima söylemsel bir iş olduğunun kanıtıdır.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | January 15, 2023 |
Submission Date | January 11, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 32 Issue: 2 |