Bu çalışmanın amacı Arjantinli yazar Jorge Luis Borges’in “Paracelsus’un Gülü” (La rosa de Paracelso) adlı öyküsündeki imgelerin ve arketiplerin bir çözümlemesini sunmaktır. Bu çözümlemede, semboller ve arketipler üzerinde öncü kaynaklar sunan Carl Gustav Jung’un analitik psikoloji alanındaki çalışmaları ve Gilbert Durand’ın İmgesel Yapısalcılık kuramından faydalanılmıştır. Öykü, Borges’in Kabala imgelerinin yer aldığı ikinci öyküsüdür ve öyküde Kabala aracılığıyla küllerinden yeniden doğan bir gül görülmektedir. Çalışmanın ilk bölümünde arketip kavramı Jung’un katkıları ile açıklanmaktadır ve Gilbert Durand’ın sembolleri reflekslere dayalı gündüz ve gece rejimi olmak üzere iki temel kategoride sınıflandırdığı İmgesel Yapısalcılık kuramından bahsedilmektedir. Kuramdaki rejimler, baskın reflekslerinin temsilleriyle ilgili fiil şemaları, sıfat ve isimlerle ilişkilendirilmiştir. Buna göre, öyküde tespit edilen sembolik unsurlar Durand’ın İmgesel Yapısalcılık kuramına göre incelenmiştir ve öykünün zıtlıklar (antagonismo) üzerine kurulmuş bir imgelem yapısı sunduğu görülmektedir. Zamanın yıkıcı etkisinden etkilenmeyen ve gece rejimiyle özdeşleşen imgeler görüldüğünden gece rejiminin baskın geldiği sonucuna varılmıştır. Öyküdeki iki karakter Jung’un arketipleriyle açıklanmaktadır. Paracelsus’un yaşlı bilge arketipi ile özdeşleşirken genç Johannes’in ise yaşlı bilgenin gölgesi olduğu ve gölge arketipiyle özdeşleştiği sonucuna ulaşılmaktadır. Sonuç bölümünde ise Borges’in öyküsündeki imge ve arketiplerin bir çözümlemesinin yanı sıra öyküde ulaşılan dört çıkarımdan bahsedilecektir. Ayrıca, örtmece sayesinde ölümün yani zamanın yıkıcı gücünün yenilgiye uğratıldığı ve ölümsüzlüğe ulaşıldığı görülmektedir
Kıymetli zamanı ve önerileri için Doç.Dr. Mehmet İlgürel’e ve destekleri için Prof.Dr. Rafael Carpintero Ortega’ya teşekkürlerimi sunarım.
This study aims to present an analysis of the images and archetypes in Jorge Luis Borges’s story “The Rose of Paracelsus” (La rosa de Paracelso). In this analysis, we benefit from Carl Gustav Jung’s works on analytical psychology, considered leading sources on symbols and archetypes, and the Theory of the Imaginary of Gilbert Durand. The story is Borges’s second story featuring images of Kabala, and it presents a rose reborn from the ashes through Kabala. In the first part of the study, we explain the concept of archetype making use of Jung’s contributions, and we mention the Theory of the Imaginary, in which Gilbert Durand classifies symbols into two regimes based on reflexes, namely diurnal and nocturnal. Regimes in the theory are associated with verb schemes, adjectives, and nouns related to representations of dominant reflexes. After commenting on the symbolic elements detected in the story according to the theory of Durand, we move on to the use of euphemisms offering a structure of images based on contrasts (antagonism). Since images unaffected by the destructive effect of time and related to the nocturnal regime are detected, it shows that the nocturnal regime prevails. After analyzing two characters of the story according to Jung’s archetypes, we conclude that Paracelsus is identified with the old wise archetype, while Johannes is identified with the shadow archetype. In the light of this, we mention four main conclusions reached in the story. Another conclusion to be reached is that we defeat death and the destructive power of time, achieving immortality through euphemism.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | January 15, 2023 |
Submission Date | April 1, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 32 Issue: 2 |