Domestic violence against women is a worlwide phenomenon. Traditonaly, domestic violence
was recognised as a private matter rather than as a human rights issue. Through the
efforts of the human rights activists, women’s movement and scholars, domestic violence
was put on the UN agenda. General Reccomendation No. 19 of the CEDAW has recognised
domestic violence as a gender-based discrimination for the first time and entegrated
it in the CEDAW system. Within the international human rights law, the State Parties are
under the obligation to combat domestic violence against women, which is recognised
as a gender-based discrimination, notwithstanding it occurs in private or public sphere.
According to the due diligence standarts, States are obliged to protect the victims of the
domestic violence and to prosecute the perpetrators but also to eradicate the roots and
causes of the domestic violence as well. In the judgments of the ECtHR, domestic violence
has been found as a violation of the ECHR and it has been recognised that the State Parties
are under the positive obligations in this issue. Therefore, an integrated approach should
be adopted in order to eliminate domestic violence against women.
Kadına karşı aile içi şiddet dünya çapında bir olgudur. Geleneksel olarak, bir insan hakları
meselesi olarak kabul edilmeyen kadına karşı aile içi şiddet, insan hakları aktivistlerinin,
kadın hareketlerinin ve bu alanda çalışan akademisyenlerin gayretli çabaları sonucunda
BM gündemine girmiştir. KKAOKK’nin 19 numaralı Genel Tavsiyesi ile kadına karşı
şiddet ilk kez toplumsal cinsiyet temelinde bir ayrımcılık biçimi olarak kabul edilmiş ve
kadına karşı şiddet hususunu açıkça düzenlemeyen KKAOKS sistemine entegre edilmiştir.
Uluslararası insan hakları hukukunda toplumsal cinsiyet temelinde bir ayrımcılık biçimi
olarak kabul edilen kadına karşı şiddet, ister özel ister kamusal alanda gerçekleşsin devletin
bununla mücadele etme yükümlülüğü vardır. Due diligence standartlar olarak adlandırılan
bu yükümlülükler uyarınca devlet sadece şiddet mağdurunu koruma, faili cezalandırma
yükümlülüğü altında olmayıp şiddetin köklerini ve nedenlerini de ortadan kaldırma yükümlülüğü
altındadır. Kadına karşı aile içi şiddet, AİHM kararlarında uluslararası insan
hakları hukuku arka planı çerçevesinde incelendiğinde, AİHM’in de bu şiddet biçimini AİHS
ile bağdaşmaz bulduğu ve Taraf Devletlerin bu hususta pozitif yükümlülükleri olduğunu
kabul ettiği görülmektedir. Kadına karşı aile içi şiddetle mücadelede kadının üç kuşak
insan hakları da dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir.
Journal Section | Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 15, 2013 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 32 Issue: 2 |