Kültürün önemli unsurlarından birisi, duygu ve düşüncelerin notalar ve ezgiler vasıtasıyla ifadesi olan müziktir. Bu sebeple her kültürde olduğu gibi Türk kültüründe de müzik, müziğin icra edildiği enstrümanlar, ezgiler önemli bir yer tutmaktadır. Bilindiği gibi konar-göçer bir yaşam tarzına sahip olan İslam öncesi Türk devletleri ve topluluklarında sürdürülen bu yaşam tarzı, yazılı eserlerin yerine somut olmayan kültürel varlıklarının daha fazla ön planda olmasını büyük ölçüde zorunlu kılmıştır. Bu kültürel varlıklar somut olmasa bile mutlak suretle taşınabilir niteliktedir. Özellikle son yıllarda Moğolistan, Çin, Kazakistan ile Rusya Federasyonu’na bağlı Altaylar, Hakasya ve Abakan gibi bölgelerde Hun ve Göktürk dönemine ait kurgan ve anıt mezarlarda yapılan çalışmalar, İslam öncesi dönemde konar-göçer Türk halklarının kültürel yaşantısına dair çok kıymetli bilgileri bize sunmaktadır. Son dönemlerde yapılan bu arkeolojik çalışmalar sonucunda elde edilen verilere bakıldığında İslam öncesi dönemde yaşayan Türk boylarının sosyal ve kültürel hayatında müziğin önemli bir unsur olduğunu net bir şekilde görmekteyiz. Nitekim 2008 yılında güneybatı Moğolistan’daki Cargalant Hairhan denilen bir bölgede Göktürk Dönemine ait oldukları tespit edilen ve bir çoban tarafından tesadüfî bir şekilde keşfedilen mağaradaki buluntular arasında ok, yay, sadak, bıçak, eyer, ince demir zırh gibi çeşitli silah ve savaş aletlerinin dışında bu çalışmanın konusunu teşkil eden bir müzik aleti de yer almaktadır. Mağaradan çıkarılan bu müzik aletine daha sonraları Altay Arpı adı verilmiş olup, günümüze değin Avrasya’da bulunmuş olan müzik aletlerinin nadide örneklerinden birisini oluşturmaktadır.
Altay Arpı, Avrasya coğrafyasında daha önceleri bulunan diğer arplardan farklı olarak, üzerinde çeşitli figür ve tasvirleri barındırmakla birlikte, yaklaşık 60 karakter ve 6 satırdan oluşan runik harfli Göktürkçe bir metin de taşıması yönüyle benzerlerinden kesin bir şekilde ayrılmaktadır. Başka bir deyişle Altay Arpı sadece bir müzik aleti olmanın ötesinde üzerine kazınmış tasvirler yönüyle sadece İslam öncesi Türklerin sanat ve estetik anlayışları hakkında değil, aynı zamanda yaşadıkları bölgelerin coğrafi özellikleri ile bu bölgelerde daha önce yaşamış canlılar hakkında da değerli bilgiler sunar. Yine üzerinde yer alan Göktürk harfli metin ise bu sahada çalışan çok sayıda Türkolog açısından muhteşem bir buluntu niteliğindedir. Burada dikkatimizi çeken başka bir husus ise, bu yazıtın bir müzik aleti üzerinde bile yer almasının toplumsal açıdan yazının İslam öncesi Türk toplumunda yaygın olarak kullanıldığına da delalet etmesidir. Bu husus da toplumun çeşitli katmanlarında yazının öğretiminin yapıldığı mekânlar yani okulların varlığı üzerine de düşünmemiz gerektiğinin altını çizmektedir.
Yaklaşık 1500 yıl öncesine ait bu muazzam arp, Moğolistan ile Almanya arasındaki ikili antlaşmalar çerçevesinde Almanya’nın Bonn şehrinde gerçekleştirilen restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmaları neticesinde yeniden hayat bulmuştur. Rekonstrüksiyonuna dayanılarak, idealize edilmiş şekliyle bugün Moğolistan’da geleneksel bir Moğol enstrümanı olarak, asırlar öncesindeki görevini ifa etmekte olup, bozkırın en güzel ezgilerini günümüze taşımaktadır.
Music is a vital element of culture, expressing emotions and thoughts through notes and melodies. In Turkic culture, music, the instruments used to perform it, and the melodies themselves hold significant importance. The nomadic lifestyle that characterized pre-Islamic Turkic states and communities made intangible cultural assets, such as music, more prominent than written works. Despite their tangible nature, these cultural assets are inherently portable.
In recent years, archaeological studies in kurgans and memorial tombs from the Hun and Göktürk periods in regions like Mongolia, China, and Kazakhstan -along with areas such as Altai, Khakassia, and Abakan in the Russian Federation- have revealed valuable information about the cultural life of pre-Islamic nomadic Turkic peoples. These findings indicate that music was an indispensable aspect of the socio-cultural life of the Turkic tribes during this era.
In 2008, a cave was accidentally discovered by a shepherd in a region called Cargalant Hairhan in southwestern Mongolia, revealing artifacts from the Göktürk Period. Among the various items recovered, which included weapons and war tools such as arrows, bows, saddles, knives, and thin iron armor, was a musical instrument that is the focus of this study. This instrument later became known as the Altai Harp and is considered a rare specimen among musical instruments discovered in Eurasia to date.
The Altai Harp stands out from other harps found in Eurasia due to its runic script in the Göktürk language, which contains approximately 60 characters and six lines, along with various figures and depictions. This means that the Altai Harp is not only a musical instrument but also provides insights into the artistic and aesthetic sensibilities of pre-Islamic Turkic people. Furthermore, the engravings offer significant information about the geographical features of the regions they inhabited and the creatures that once lived there. The runic script, with its inscriptions, represents a unique example for Turkologists studying this field. This emphasizes the importance of considering the existence of schools, or places where writing was taught, across various levels of society.
Shortly after its discovery, this magnificent harp, dating back approximately 1,500 years, was restored and reconstructed in Bonn, Germany, under bilateral agreements between Germany and Mongolia. Based on this reconstruction, the harp now serves as a traditional Mongolian instrument, bringing the beautiful melodies of the steppes from centuries past into the present day
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | General Turkish History (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | July 4, 2025 |
Submission Date | November 7, 2024 |
Acceptance Date | May 27, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: 86 |