Rasim Özdenören (d. 1940), gençlik yıllarından itibaren
yazmaya başladığı hikâyelerinin pek çoğuna Anadolu’nun köy ve kasabaları ile
buralardaki toplumsal yaşayışı konu edinir. Uzun bir hikâyeden oluşan Gül Yetiştiren Adam’a hâkim temalar,
geleneğin temsilcisi olan kişi (Gül Yetiştiren Adam) ile modern bireyi temsil
rolünde gerçek kimliğinden uzaklaşmış birinin (Sitare) hayatları etrafında
sunulur. Eserde öne çıkan yabancılaşma teması, gençlerin toplumsal değerleri
umursamazlıkları ve giderek ait oldukları millî kültürden kopmaları
çerçevesinde ele alınır. Yazar, taşrada yaptığı gözlem ve edindiği
izlenimlerden yararlanarak kaleme aldığı bu eserinde insanın sosyal ve kültürel
aidiyetleri yanı sıra evrensel yanlarını öne çıkarmaktadır. Gül Yetiştiren Adam’ın iç hesaplaşması
da bu çerçevede yaşanır. Anlatıda modernleşme ile başlayan yozlaşmanın
toplumdaki yansımalarına, değişen insan ilişkilerindeki izlerine, metropollerde
giderek artan ahlakî çöküntüye, toplumsal dayanışmadaki yüzeysel ve
samimiyetsiz münasebetlere dikkat çekilir. Eserde sözü edilen “gül”, bir
metafordur; dirilişi, kurtuluşu, öze dönüşü, huzur ve mutluluğu ifade eder.
Yerli olmayan sistemlerin yok etmeye çalıştığı fikirler, millî inanç ve
idealler, "gül" metaforuyla yeniden canlandırılmaya çalışılır. Eski-yeni,
yerli-yabancı değerler çatışması bağlamında toplumsal kültürün dünden bugüne
değişen yüzüne ışık tutan eser, bireyin
zorla modernleştirilmeye çalışıldığı sosyal hayatta bozulmadan, çürümeden kendi
gibi ayakta kalma mücadelesinin hikâyesidir. Bu çalışmada Türk kültürünün en
önemli yanlarını oluşturan anadil bilinci, isim verme, dinî inançlar, evlilik
ve aile kurumu gibi değerlerin modernleşme ile birlikte nasıl kaybolmaya
başladığı; söz konusu değerler yitimine karşı verilen mücadelede aydın bakış
açısı ile muhafazakâr tepkinin arka plânı tespit edilmeye çalışılacaktır.
Many works by Rasim Özdenören (1940), written since
his youth, are about the villages, towns, and the social life of Anatolia. The
themes relating to “Gül Yetiştiren Adam,” consisting of a long story, represent
tradition (the man growing the rose) and a modern person being away from their
real identity (Sitare) and their lives. The prominent theme of alienation in
the work emphasizes young people’s neglect of social values and increasing
rupture from the national culture they belong to. The author emphasizes both
humans’ social and cultural belongings and also their universal sides through
his observations and impressions. The internal revenge of the man growing the
rose happens in this context; the story emphasizes the degeneration, starting with
modernization in society, the effects of the changing human relationships and
the increasingly moral depression in metropolises, and the superficial and
insincere relationships in social solidarity. The rose is a metaphor: it
symbolizes resurrection, liberation, self-return, serenity, and happiness. The
national beliefs and ideals that non-native systems try to destroy are
represented in the rose metaphor. This work, reflecting the changing side of
social culture, in the context of old-new and native-foreigner, is a story of
an individual's survival struggle against a society in which he is forced to
change. This study aims to determine how the values, native language
consciousness, the naming, the religious beliefs, marriage, and the family
institution, began to disappear with modernization, and the background of the
conservative reaction, with the perspective of the intellectual in the struggle
against loss of these values.
Journal Section | ARTICLES |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 22, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 |