Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk milletinin Mustafa Kemal Paşa önderliğinde verdiği kurtuluş mücadelesi, Misak-ı Millî’de belirlenen esaslara dayalı yeni Türk Devleti’nin kuruluşu ile sonuçlandı. Bu mücadelenin diplomatik zaferi olarak kabul edilen Lozan Barış Antlaşması, İsmet Paşa’nın başında bulunduğu Türk delegasyonu tarafından 24 Temmuz 1923’te imzalandı. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş simgelerinden biri olduğu için Lozan’ın yıl dönümleri, “Lozan Günü” adıyla yurt genelinde törenlerle kutlanmaya başlandı. 10 Kasım 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Lozan Barış Antlaşması, “Lozan İnönü’dür” sloganıyla bu zaferin mimarı olarak görülen İnönü ile bütünleşti. DP döneminde unutulmaya yüz tutan bir etkinlik hâline gelen Lozan kutlamaları, 27 Mayıs Darbesi’nden sonra yine İnönü ile birlikte anılmaya devam etti. Ancak darbe sonrası Türk siyasetini normalleştirme çabaları Lozan algısının değişmesine sebep oldu. İç politikada millî bir hissiyat uyandıran Lozan, zamanla dış politikada meydana gelen gelişmeler doğrultusunda atıfta bulunulan resmî bir belge mahiyetini aldı. 1970’lerden sonra Türk dış politikası Yunanistan’la yaşanan çeşitli sorunlar sebebiyle ağır bir sınavdan geçerken “Lozan Dengesini” korumak temel prensip oldu. Lozan’ın yıl dönümleri ise Basın Bayramı ve İşçi Hakları ile birlikte anıldı. Bu makalede, Lozan Barış Antlaşması’nın iki darbe arası dönemde Türkiye’nin iç ve dış politika gelişmeleri doğrultusunda nasıl bir anlam kazandığı, başta basın olmak üzere araştırma eserlerinden yararlanılarak karşılaştırmalı bir şekilde incelenmektedir.
The War of Independence, led by Mustafa Kemal Pasha, culminated in the establishment of the Turkish Republic, rooted in the principles of the National Pact (Misak-ı Millî). A key diplomatic achievement of the victory of this war was the Lausanne Peace Treaty, signed on July 24, 1923, by the Turkish delegation led by İsmet Pasha. The treaty became a symbol of the Republic’s foundation, and its anniversaries were celebrated nationwide as “Lausanne Day”. Following Mustafa Kemal Atatürk’s death on November 10, 1938, İsmet İnönü assumed the presidency and was widely regarded as the architect of the Lausanne Treaty. The slogan “Lausanne is İnönü” underscored this association. However, during the Democratic Party (DP) era, the Lausanne celebrations diminished in prominence. After the May 27 Coup in 1960, they were revived, often linked with İnönü. As Turkish politics normalized post-coup, the perception of Lausanne evolved. Domestically, it fostered national sentiment, while in foreign policy, it was increasingly cited as a foundational document in addressing diplomatic challenges. In the 1970s, escalating tensions with Greece underscored the importance of maintaining the balance established by the treaty. Consequently, Lausanne anniversaries were commemorated alongside Press Day and Labor Rights, reflecting its multifaceted significance. This article examines how the Lausanne Peace Treaty was reinterpreted during the period between the two coups, shaped by domestic and international developments. Special emphasis is placed on its connection to press-related themes, employing a comparative approach supported by historical research.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | General Turkish History (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | March 31, 2024 |
Acceptance Date | October 11, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 46 |