Avrupa Konseyi Mayıs 1949’da Strazburg’ta imzalanan Londra Antlaşması’yla kurulan ve bugün 46 üyesi bulunan bir uluslararası örgüttür. Konsey’in üç temel prensibi, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüdür. Kasım 1950’de Roma’da imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de Konsey’in temel prensiplerinin en önemli dayanağını oluşturmaktadır.
Avrupa Konseyi’nin temellerinin atıldığı dönem, iki dünya savaşından çıkan Avrupa ülkelerinin büyük tahribata uğradığı, önemli ölçüde can ve mal kayıplarının olduğu, savaşların ülke ekonomilerini de alt üst ettiği bir döneme denk gelmektedir. Böyle bir dönemde Avrupa halklarını barış ekseninde bir araya getirmek, ortak değerler inşa etmek ve ortak hedefler için birlikte hareket etmeyi sağlamak o günün koşullarında savaşların tekrarlanmaması için tek yol olarak görülmüş ve bunun da ancak Avrupa ülkeleri arasında ortak kurumlar, normlar ve sözleşmeler oluşturmaktan geçtiği düşünülmüştür. Avrupa Konseyi için önemli bir dönüm noktası ise, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Konsey’e katılma süreci olmuştur. O dönemde Doğu Avrupa ülkeleri ile Batı ülkeleri arasında “Avrupa değerleri” açısından farklılıklar olduğu açıktır. Demokrasi ve insan hakları gibi o dönemde ve bugün halen “Avrupa değerlerinin” temelini oluşturan unsurların, Avrupa Konseyi’nin 1990’a kadar üyesi olan Batı Avrupa ülkelerinde bir karşılığı olduğu bilinirken, Soğuk Savaş döneminde komünist rejimin altında olan Doğu Bloku ülkeleri için bu kavramların ve değerlerin oldukça yeni olduğu hatta bilinmediği bir gerçektir. Bu nedenle, Avrupa Konseyi Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine doğru genişleme sürecinde hem üyelik kriterlerinde hem de aday ülkelerin Konsey’in standartlarını karşılayıp karşılamadığını izleyen ve denetleyen monitoring sisteminde değişikliğe gitmiştir. Konsey’in bu yeni dönem stratejisi, 1990’lara kadar “demokrasi kulübü” olarak adlandırılan Örgütün, Doğu Bloku ülkelerine açılım sürecinde bir “demokrasi okulu” haline geldiği yorumlarına da neden olmuştur.
Bu makale, Avrupa Konseyi’nin Soğuk Savaş sonrası genişleme sürecinde hayata geçirdiği yeni üyelik kriterlerini ve denetim mekanizmalarındaki değişimleri ele almakta ve bu sürecin Doğu Bloku ülkeleri, Batı ülkeleri ve Avrupa Konseyi’nin temelini oluşturan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi değerlere yansımasını incelemektedir.
Denetim denetim sonrası idam cezası yasağı Bakanlar Komitesi Parlamenterler Meclisi Doğu Bloku Genişlemesi
Bu makale yazarın “La Question de l’Elargissement du Conseil de l’Europe Apres 1990 : Des Nouvelles Conditions D’Admissions” başlıklı Fransa/Strazburg Üniversitesi’nde tamamlanan yüksek lisans tezinden türetilmiştir.
The Council of Europe (CoE) is founded by the Treaty of London signed in Strasbourg in May 1049 and today has 46 members. The three fundamental principles of the CoE are democracy, human rights and the rule of law. The European Convention on Human Rights, signed in Rome in November 1950, is the most important foundation of the CoE’s fundamental principles.
The foundations of the CoE were laid at a time when the European countries emerging from the two world wars had been devastated, there had been significant loss of life and property, and the wars had upset the economies of the countries. In such a period, bringing the peoples of Europe together on the axis of peace, building common values and acting together for common goals were seen as the only way to prevent the recurrence of wars in the conditions of that day, and it was thought that this could only be achieved by establishing common institutions, norms and conventions among European countries. An important turning point for the CoE was the accession of Central and Eastern European countries to the Institution following the dissolution of the Union of Soviet Socialist Republics. At that time, it was clear that there were differences between Eastern European countries and Western countries in terms of “European values”. While elements such as democracy and human rights, which constituted the basis of “European values” then and still today, were known to have an equivalent in Western European countries, which were members of the CoE until 1990, it is a fact that these concepts and values were quite new or even unknown to the Eastern Bloc countries, which were under the communist regime during the Cold War. Therefore, in the process of enlargement towards Central and Eastern European countries, the CoE changed both the membership criteria and the monitoring system that monitors and checks whether candidate countries meet the Institution’s standards. This new era strategy of the CoE has also led to the interpretation that the Institution, which was a “democracy club” until the 1990s, has become a “school of democracy” in the process of opening up to the Eastern bloc countries.
This article examines the new membership criteria and changes in the monitoring mechanisms of the CoE in the post-Cold War enlargement process and analyzes the reflection of this process on the values such as democracy, human rights and the rule of law that form the basis of the Eastern Bloc countries, Western countries and the CoE.
Monitoring post-monitoring ban on the death penalty Committee of Ministers Parliamentary Assembly Eastern Bloc Expansion
This article is derived from the author’s master’s thesis titled “ La Question de l’Elargissement du Conseil de l’Europe Apres 1990 : Des Nouvelles Conditions D’Admissions” completed at the University of Strasbourg, France.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Regional Studies |
Journal Section | Original Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 25, 2024 |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | September 11, 2024 |
Acceptance Date | September 23, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 6 Issue: 2 |