Keynes’in görüşleriyle birlikte “altın çağını” yaşayan refah devletinin gelişimi, dönüşümü ve sosyal hizmet alanındaki yansıma biçimleri bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Tanımı, sınırları, kökeni, biçimi, uygulamaları ve nitelikleri bakımından 20. ve 21. yüzyılda devlet, sosyal bir yapıya sahip olup olmaması konusunda tartışılmıştır. “Modern devletin dönüşümü”nde bir “ara dönem” olarak ifade edilen refah devleti, benimsediği uygulamalarla, ilk etapta dezavantajlı gruplara yönelik çalışmalar yürütmüş; bu uygulamalar daha sonra toplumun tamamına yayılarak toplumsal refahın arttırılmasını amaçlanmıştır. 1945-1975 yılları arasında “Batı toplumlarında” etkin olan refah devletiyle birlikte sosyal sigorta sistemi kurumsallaşmış, devletin ekonomiye müdahalesi desteklenmiştir. İktisadi programlarla desteklenen refah politikaları, tam istihdamın sağlanamaması ve ekonomik krizlerin engellenememesi gibi nedenlerden dolayı 1975 yılından sonra terk edilmeye başlanmıştır. Sosyal devlet anlayışıyla birlikte bir meslek olarak sosyal hizmet icra edilmiştir. İnsanlar arasındaki dayanışmanın bir örneği olan yardım etme kültürü, devletin sosyal bir karakter kazanması ile kişisel bir davranışın ötesinde toplumsal dayanışmayı üreten bir yapıya evrilmiştir. Türkiye’de ise vakıflar aracılığıyla başlayan toplumsal dayanışma ve yardımlaşma anlayışı, sosyal devlet refleksi ile Batı toplumlarından daha geç bir dönemde değişmiştir. Devlet eliyle sosyal hizmetler geç bir dönemde kurumsallaşmış ve yaygınlık kazanmıştır. Çalışma tarihsel karşılaştırmalı yöntem kullanılarak refah devletinin ortaya çıkış sürecini, düşünsel temelini ve 1970'lerden sonra Türkiye’deki bazı yansımalarını incelemektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 4 Sayı: 8-9 |