Abstract
İnsan, özgür iradesi ile karar veren bir varlıktır. Aldığı kararları ve bunlara dayanan davranışları, onun imanî ve amelî durumunu belirler. Dolayısıyla kişinin karar ve davranışlarında düştüğü yanılgıları, onun hem dünya hem de ahiret hayatını etkilemektedir. Fakat ilahî imtihanın bir gereği olarak birçok zaafla yaratılan insanın yanılgıya düşmemesi mümkün değildir. Zaten insandan beklenen de hiç yanılgıya düşmemesi değil, zaaflarını kontrol altına alarak maddî ve manevî baskılara direnmesi ve herhangi bir nedenle yanılgıya düştüğünde hemen tövbe ederek yanılgısından dönme-sidir. İnsanları yanılgıya düşüren nedenlerden biri de sosyolojik etkenlerdir. İnsan, yaratılışı icabı topluluk içinde yaşamak zorundadır. Bu zorunluluk, hayatı kolaylaştıran ve düzene oturtan kural-lar manzumesi olan geleneği gerekli kılmaktadır. Aynı zamanda toplumların önderlerinin olması, insanların arkadaşlarının bulunması da doğaldır. İnsan psikolojisi, çoğunluğun yanında yer almaya ve ekonomik, siyasi ve sosyal statüsünü kaybetmemeye meyillidir. Fakat tüm bunlar, karar verme sürecinde kişiyi yanıltabilme potansiyeline sahiptir.
Geleneğin, düzenli hayata katkıda bulunmasına karşın insanların özgür düşünme ve davranmalarına engel olma gibi bir özelliği de vardır. Toplumdan dışlanmamak için çoğunluğa veya arkadaş grubuna uyma eğilimi, kişinin istemediği işleri yapmasına neden olabilmektedir. İnsanı yanılgıya düşüren bu sosyolojik etkenlere karşı Kur’ân, dünya hayatının geçici olduğunu, âhirette herkesin tek başına hesaba çekileceğini ve orada kimsenin kimseye bir faydasının olmayacağını, geleneğin temellerinin sahih bilgiye dayanması gerektiğini hatırlatarak önlem almakta ve sâlih kişilerle arkadaşlık yapılmasını tavsiye etmektedir. Çalışmamızda dinî yanılgıların Kur’ân’da yer alan sosyolojik temelli nedenleri incelenecektir. Konu, literatür taraması metodu ile sosyoloji ilminin verilerinden yararlanılarak tefsir ilmi açısından değerlendirilecek ve müfessirlerin ilgili âyetlere yaptıkları yorumlar dikkate alınacaktır.