Turkey followed a determined neutral policiy in the Second World War and maintained its non-war position despite all the pressures. At the end of the war, Turkey, faced with the Soviet Union’s demand for a base in the Straits and some land in the Eastern Anatolia, found itself in diplomatic isolation. While the demands of the Soviets caused a strong public reaction, on the other hand, they prepared the ground for the spread of a violent social hysteria in Turkey. This hysteria further strengthened the anti-communist tendencies that existed in Turkey before. The anti-communist public opinion, which shaped in this conditions, began to be used as an effective weapon in the debates of the multi-party political life that began in the post-war years. In the ideological atmosphere of the period, internal political debates were associated the ‘Soviet threat’, and all kinds of oppositional thoughts were suppressed with the accusation of ‘speaking with the mouth of Moscow’. These attacks were especially directed at the intellectuals who were opposed to the Americanism trend, which was the dominant foreign policy trend of the period. As a matter of fact, these intellectuals were fond guilty with the logic of “if you are not pro-American, then you are pro-Soviet” within the perception of a bipolar World.
Türkiye, II. Dünya Savaşı boyunca kararlı bir tarafsız politikası izlemiş ve bütün baskılara rağmen savaş dışı konumu korumuştur. Ancak savaş sonunda Sovyetler Birliği’nin Boğazlarda üs ve Doğu Anadolu’da bir kısım toprak talepleri karşısında kalan Türkiye kendini diplomatik bir yalnızlık içinde bulmuştur. Sovyetlerin talepleri bir yandan kamuoyunda şiddetli bir tepki doğururken, diğer yandan Türkiye’nin içinde bulunduğu yalnızlıkla birleşerek bir toplumsal histerinin yayılmasına zemin hazırlamıştır. Bu histeri Türkiye’de daha önce de mevcut olan ‘komünizm karşıtı’ eğilimleri daha da güçlendirmiştir. Nitekim bu koşullarda şekillenen komünizm karşıtı kamuoyu, savaş sonrası yıllarda başlayan çok partili hayatın hararetli tartışmaları içinde etkin bir silah olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dönemim ideolojik atmosferi içinde iç siyasi tartışmalar ‘Sovyet tehdidi’ ile ilişkilendirilmiş, her türlü muhalif düşünce ‘Moskova ağzıyla konuşmak’ ithamlarıyla bastırılmıştır. Bu saldırılar özellikle dönemin baskın dış politika eğilimlerine, yani Amerikancılık eğilimine muhalif duran aydınlara yönelmiştir. Bu aydınlar, iki kutuplu dünya algılaması içinde ‘Amerikan taraftarı değilsen Sovyetler taraftarısın’ mantığıyla suçlu görülmüşlerdir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 8 Sayı: 2 |
Tarih ve Gelecek (Journal of History and Future) Uluslararası Hakemli Tarih Araştırmaları Dergisi
DRJI, ResearchBib, Acarindex, ERIH PLUS, ASOS Index, Sindex, SOBİAD, Türk Eğitim İndeksi, Open Access Library (oalib), Eurasian Scientific Journal Index, Google Scholar, Academic Keys, Journal Factor, Index Copernicus, CiteFactor, idealonline, SciLit, Road, Crosreff, Journal TOC, MAKTABA, INTERNATIONAL ISSN, CORE, PAPERITY, INGENTA, OPENAIRE