Social movements feed on discontent in society. It is possible to find these discontents in objections to the functioning of institutions. Social movements manifest as the product of anxiety from the day they first appear. The anxiety that arises in classical social movements includes objections to completely transforming the system. Since the demands of classical social movements had a radical understanding, the first social movements were called anti-system movements. Both classical and new social movements have a lot in common. Both types of social movements arise with a discontent. Actors play dominant roles in shaping the movement. In terms of perceptions of conflict, power and power, both types of social movements have common features. Despite all these common features, new social movements are based on a partial transformation of the basic elements within the system. While theories that explain new social movements are based on demands for change, they do not ignore changes in technological elements. New social movements are no longer space-dependent on a specific boundary or geography. The power of new media has taken social movements to a different dimension in the birth, development and adherence of social movements. Now it's easier than ever to join a social movement. It is acceptable to turn into a political force, to find supporters to shout slogans in the squares and to be an element of power. The aim of this article is to explain all these transformation points and to consider anti-consumerist social movements in terms of both their organization and their objections. This article differs from other articles in the literature in terms of its association with anti-consumption movements, anti-globalization and ecological movements. It is stated that the objections of the anti-consumption movements have been reciprocated.
Sosyal hareketler toplumdaki hoşnutsuzluklardan beslenir. Bu hoşnutsuzlukları kurumların işleyişine dönük itirazlarda bulmak mümkündür. Sosyal hareketler ilk ortaya çıktığı günden itibaren bir kaygının ürünü olarak tezahür eder. Klasik sosyal hareketlerde ortaya çıkan kaygı sistemi tamamıyla dönüştürmeye yönelik itirazları içerisinde barındırır. Klasik sosyal hareketlerin talepleri köktenci bir anlayış barındırdığı için ilk sosyal hareketler, sistem karşıtı hareketler olarak adlandırılmıştır. Hem klasik hem yeni sosyal hareketler çeşitli ortak noktalar barındırır. Her iki sosyal hareket tipi de bir hoşnutsuzla beraber ortaya çıkarlar. Aktörler, hareketin şekillenmesinde baskın roller oynarlar. Çatışma, güç, iktidar algıları bakımından her iki sosyal hareket tipi de ortak özellikler barındırırlar. Bütün bu ortak özelliklere rağmen yeni sosyal hareketler sistem içerisindeki temel unsurların kısmi dönüşümünü esas alır. Yeni sosyal hareketleri açıklayan teoriler değişim taleplerini esas alırken teknolojik unsurlarda meydana gelen değişmeleri de göz ardı etmezler. Yeni sosyal hareketler uzam olarak artık belirli bir sınıra veya coğrafyaya bağımlı değildirler. Yeni medyanın gücü sosyal hareketlerin doğuşunda, gelişmesinde ve taraftar toplamasında sosyal hareketleri farklı bir boyuta taşımıştır. Artık bir sosyal harekete katılmak hiç olmadığı kadar kolaydır. Siyasi bir güce dönüşmek, meydanlarda sloganlar atacak taraftarlar bulmak ve bir güç unsuru olmak kabul edilir bir durumdur. Bu makalenin amacı tüm bu dönüşüm noktalarını açıklarken, tüketim karşıtı sosyal hareketleri itirazları bakımından ele almaktır. Tüketim karşıtı hareketlerin itirazlarının karşılık bulduğu ifade edilmektedir. Bu makalede tüketim karşıtı hareketler, küreselleşme karşıtlığı ve ekolojik hareketlerle ilişkilendirilmesi bakımından literatürdeki diğer makalelerden ayrılmaktadır.
Bu makale etik kurul izni gerektirmemektedir.
Bu makale herhangi bir kurum tarafından desteklenmemiştir.
Sayın Editör İyi çalışmalar dilerim.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sociology (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2023 |
Submission Date | October 10, 2023 |
Acceptance Date | December 6, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 12 |
“Journal of Social and Cultural Studies” (J-SCS) is published in Turkish and English. “Journal of Social and Cultural Studies” (J-SCS) is published only in electronic form through its website and adopts open access policy. The journal is published twice a year, in June and December. No fees are charged for publications, no fees are paid to the editors, the editorial board and the referees and their owners. It is accepted that the authors who submit articles to the contact address for publication in the journal should read and acknowledge this copyright statement.
“Journal of Social and Cultural Studies” is open to the work of all researchers who have the title “PhD” or “PhD student”. It is not obligatory that the second, third and fourth authors of the article have the title “PhD” or “PhD student”. An article should has been written by max. four authors. The articles prepared in accordance with the writing rules are presented to the referee for review after they have passed the editorial review. The reviewer may ask for a correction to the article, directly refuse or accept it. For the articles declined as a result of the reviewer evaluation, a second reviewer may be requested by the author, If the editors’ board finds that the request is appropriate, the article will be sent to a second reviewer.
The articles previously published in another publication or in the evaluation stage by another publication are not accepted into “Journal of Social and Cultural Studies” publication process. All the ethical and legal responsibilities related to the published articles belong to the authors.