Dünya sistemi
teorisi 1960’lı ve 1970’li yıllarda gelişmemiş, gelişmekte
olan ve gelişmiş ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi ve kültürel ilişkileri
açıklamak için geliştirildi. Teorinin temel varsayımı dünya ölçeğinde 16.
yüzyıldan günümüze değin meydana gelen iktisadi ve siyasi gelişmelerin bu
coğrafyalar arasında eşitsiz ve bağımlı ilişkilere yol açtığıydı. Sonuç olarak,
gelişmiş ülkelerde gelişkin bir ekonomi ve köklü demokratik-siyasi kurumlar
ortaya çıkarken, doğal kaynaklarına ve iktisadi varlıklarına gelişkin ülkeler
tarafından el konulan gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde geri bir ekonomi
ve istikrarsız bir siyasi sistem meydana gelmektedir. Ancak, araştırmacılar dünya
sistemi teorisinin ciddi eksikleri olduğunu belirtmekten de geri durmadılar. Bu
teorinin en ciddi eksiklikleri yerel tarihsel süreçleri dikkate almaması ve bu
noktayla ilintili olarak da alt sınıfları tarihsel dönüşümlerin basit nesneleri
durumuna indirgemesiydi. Bu eksikliği gidermek için araştırmacılar kapitalizmin
Avrupa dışındaki coğrafyalarda yayılışını açıklarken meta zincirlerinin yerel
dinamiklerine ve yerelliklerdeki emek süreçlerine eğildiler. Bu makalede, 16.
yüzyıldan itibaren dünya ticaretinin en önemli metalarından ikisi olan şeker ve
kahve üretiminin yerel dinamikleri hesaba katmadan anlaşılamayacağı
vurgulanıyor ve özellikle potansiyel üreticiyi toprağa ve üretime bağlamak için
uygulanan emek stratejilerinin yerel boyutlarının kahve ve şeker üretimini
belirleyen faktörlerden biri olduğu iddia ediliyor. Bu anlamda, makale 16. ve
17. yüzyılda Karayipler’de şeker ve 19. yüzyılda Meksika-Chiapas’da kahve
üretiminde emek stratejileri üzerine odaklanıyor.
The world system
theory has been developed during the 1960s and 1970s in order to explain the
relationship between developed, developing and underdeveloped countries. The
main assumption of this theory is that economic and political dynamics in the
world have progressed from the late 16th century towards contemporary ages to
meet the necessities of the core capitalist countries and resulted in unequal
and dependent relations. Consequently, while an advanced economy and democratic
political institutions emerged in the developed countries, the developing and
underdeveloped countries whose natural resources and economic assets are being
exploited by the core countries are subjected to a backward economy and
politically instable systems. However, the world system theory has not gone
unchallenged; on the contrary, a considerable amount of social scientists
accused it of being overwhelmingly functionalist. According to them, this
theory can be misleading especially when it ignores the local dynamics that
have not been necessarily shaped by the necessities of the core countries.
Following this criticisms, this paper will argue that the world system theory
should be revised by incorporating local factors in developing and
underdeveloped countries as well as those existed in the developed countries in
an effort to develop a more comprehensive approach. In doing so, the article
will analyze the development of labor processes in sugar and coffee production
in Caribbean and Chiapas, respectively.
The World System Theory Labor Process Sugar Production in Caribbean Coffee Production in Chiapas
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | History |
Authors | |
Publication Date | September 27, 2018 |
Submission Date | January 18, 2018 |
Acceptance Date | September 24, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 17 Issue: 4 |