Jean Baudrillard yaratıcısı olduğu simülasyon kuramında İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı dünyasının simülasyon evreni ismi verilen yeni bir toplumsal düzene geçiş yaptığını, bu evrende gerçeğin öldüğünü ve yerine ona çok benzeyen simülakrların geçtiğini iddia etmiştir. Politikadan bilime, gündelik yaşam pratiklerinden medyaya pek çok mecrada eleştiri ve çözümleme yapan Baudrillard’ın metinleri içinde en çok değindiği konulardan biri de kendi ifadesiyle kusursuz cinayete kurban giden sanattır. Başta modern sanat olmak üzere sanat ve sanat dünyası temelinde gerçekleştirdiği eleştirilerinde sinemaya da yer veren Baudrillard, sinematografik illüzyonun kusursuzlaştırma yoluyla kaybedildiğini ve sinema filmlerinin adına film simülakrları denilebilecek bir tür sinema simülasyonuna dönüştürüldüğünü söylemiştir. Bu makalenin amacı, Amerikalı yönetmen David Fincher’ın Zodiac (2007), Sosyal Ağ (The Social Network, 2010) ve Ejderha Dövmeli Kız (The Girl with the Dragon Tattoo, 2011) filmlerini, Baudrillard felsefesinin sinemasal ve sinematografik bir çıktısı olarak düşünülebilecek film simülakrları kavramı üzerinden çözümlemek ve bu filmler üzerinden Fincher sinemasının Baudrillardcı bir eleştirisini yapmaktır. Çalışma deskriptif yöntemle kaleme alınmış, örneklemi oluşturan filmlerde ise film eleştirisi yaklaşımlarından mizansen eleştirisi kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen sonuç, Fincher filmlerinin mizansen unsurları nedeniyle Baudrillard’ın simülasyon kuramı çerçevesinde ifade ettiği sinema eleştirilerinin bir çıktısı olan film simülakrları kavramının somut örnekleri olduğudur.
Bu makale, Emre Doğan tarafından kaleme alınan ve Ihlamur dergisinin Nisan 2016’da çıkardığı 41. sayısında ve ardından güncellenerek manifold.press’te yayınlanan “Film Simülakrları” isimli deneme yazısından ilham alınarak hazırlanmıştır.
In his theory of simulation, Jean Baudrillard claimed that the post-World War II Western world has transitioned to a new social order called the simulation universe, in which reality is dead and replaced by simulacra that are very similar to it. Baudrillard, who criticizes and analyzes in many fields ranging from politics to science, from daily life practices to the media, one of the subjects he touches upon most in his texts is art, which, in his own words, is the victim of perfect murder. Baudrillard, also included cinema in his criticisms of art and the art world, especially modern art, said that the cinematographic illusion was lost through perfection and that cinema films were transformed into a kind of cinematic simulation that could be called film simulacra. The aim of this article is to analyze American director David Fincher's Zodiac (2007), The Social Network (2010) and The Girl with the Dragon Tattoo (2011) through the concept of film simulacra, which can be considered as a cinematic and cinematographic output of Baudrillard's philosophy, and to make a Baudrillardian critique of Fincher's cinema through these films. The study was written with the descriptive method, and mise-en-scene criticism, one of the approaches of film criticism, was used in the films constituting the sample. The conclusion of the article is that Fincher films are concrete examples of the concept of film simulacra, which is an output of Baudrillard's criticism of cinema expressed within the framework of simulation theory, due to their mise-en-scene elements.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | 20th Century Philosophy, Cinema Sociology |
Journal Section | Art |
Authors | |
Publication Date | January 28, 2025 |
Submission Date | July 19, 2024 |
Acceptance Date | November 13, 2024 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 24 Issue: 1 |