The Qur’ān has come to the present day by being understood in different ways with the influence of both Arab culture and other cultures since the date it was sent down. In a sense, this is due to the fact that the Qur’ān is a product of vertical communication, unlike a human-made book based on horizontal communication. As a result of vertical communication, the fact that the events taking place in the universe are always connected with Allah is reflected in some of the basic verses of the Qur’ān as a theocentric expression form. Theocentric expression form has been used extensively, especially in faye aimed at establishing tawhid. However, in addition to the theosentric expression form that emphasizes the Qur’ān is a divine text, it is seen that an anthropocentric expression is used in some verses in order to appeal to people's feelings and thoughts and activate them. This situation shows that the divine message whose main purpose is to be understood, cares about and takes into account the "human perception" of its addressee. In other words, if it is expressed in the context of historicity, it will be seen that the Qur’ān, which cares about the relationship of human knowledge with environmental conditions, has a form of address that takes into account the socio-cultural characteristics of the society in which the revelation was revealed. However, this historicist expression of the Qur’ān should not be considered apart from universal principles. The Qur’ān gives universal messages to future generations with the examples it expresses in a more historicist context. In other words, a universalist form of expression is used in the Qur’ān at the same time in terms of having a style of address that includes local elements, and that the basic principles expressed in a historicist language are timeless. In the Qur’ān, the theocentric expression style that centers the creator and the anthropocentric expression style that gives a universal message through historical appeal are used together; In addition, literary and artistic expressions are also included in order to make the divine messages impressive and permanent. The Qur’ān has used a mixed form of expression that synthesizes the language of universality, historicity and literary-artistic, which are seen as opposites of each other. The three forms of expression, consisting of theocentric, anthropocentric and literary-artistic language, were sometimes treated independently of each other. And sometimes they are included in the Qur’ān in connection with each other. The theocentric language used in divine texts has generally been understood as God's intervention in facts and events. However, in this study, the theocentric approach has been dealt with in relation to literary expression. In other words, it can be said that with the theocentric language used in the Qur’ān, a monotheistic religion language is constructed in which it is reminded that He is the creator of everything in the universe, rather than that God intervention in facts and events. On the other hand, the anthropocentric approach is an umbrella term consisting of two basic perspectives that are currently considered opposite of each other. The first of these is the historicism approach, which asserts that human beings continue to develop under the influence of the environment in which they were born and lived. The other is the universalism approach, which states that the general principles that will lead all people to happiness are taken into account. However, it is one of the issues expressed in this study that these two types of approaches, which are often used in opposite meanings, should be considered as complementary to each other rather than excluding each other. The Qur’ān, which defines itself as a text from divine texts, stated that it has come to an end with some of the principles and practices expressed in the divine texts of the past, and thus expressed that its messages for the future have the necessary competence. It can be said that this competence is only possible with the use of literary arts that will keep the narrative alive. In the Qur’ān, a strong literary language consisting of metaphor, allusion and simile is used more. In order for the Qur’ānic narratives to serve its purpose, these forms of expression must be read correctly. Thus, since the internal consistency of the Qur’ān will be ensured, the criticisms directed at it will be answered with the same consistency. In this study, a two-stage method was followed in order to examine the existing understandings of the Qur’ān with a critical perspective and then to propose alternative solutions. While making the evaluations, the verses of the Qur’ān were analyzed in their unity and examples were included to the extent that the limits of the article allow, to ensure the understanding of the subject.
Kur’an, indirildiği tarihten itibaren gerek Arap kültürü gerekse diğer kültürlerin etkisiyle farklı şekillerde anlaşılarak günümüze gelmiştir. Bu durum, Kur’an’ın, yatay iletişim biçimine dayalı insan ürünü bir kitaptan farklı olarak, dikey iletişim biçiminin ürünü olmasından kaynaklanmaktadır. Dikey iletişimin bir sonucu olarak kâinatta gerçekleşen olayların daima Allah ile irtibatlı olduğu gerçeği, Kur’an’ın bazı ayetlerine teosentrik (Allah merkezci) bir anlatım üslubu olarak yansımıştır. Teosentrik dil, özellikle tevhid inancının yerleşmesini amaçlayan ayetlerde yoğun olarak kullanılmıştır. Kur’an’ın ilahi bir metin olmasına vurgu yapan teosentrik ifade biçiminin yanı sıra, bazı ayetlerde insanların duygu ve düşüncelerine hitap edip onları harekete geçirmek amacıyla, antroposentrik (insanmerkezci) ifade biçiminin de kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu durum, temel amacı anlaşılmak olan ilahi mesajın, muhatabı olan “insan algısı”nı önemsediğini ve dikkate aldığını göstermektedir. Bir başka ifadeyle, insan bilgisinin çevresel koşullarla olan ilişkisini önemseyen Kur’an’ın, vahyin indiği toplumun sosyo-kültürel özelliklerini dikkate alan bir hitap biçimi barındırdığı görülecektir. Ancak Kur’an’ın bu tarihselci ifade biçimi, evrensel ilkelerden bağımsız düşünülmemelidir. Kur’an, daha çok tarihsel bağlamda dile getirdiği örnekler üzerinden gelecek nesillere evrensel mesajlar vermektedir. Yani hem yerel unsurlar içeren bir hitap tarzına sahip olması açısından tarihselci, hem de tarihselci bir dille ifade edilen temel ilkelerin zaman üstü olması açısından evrenselci bir ifade biçimi Kur’an’da aynı anda kullanılmıştır. Kur’an’da yaratıcıyı merkeze alan teosentrik ifade biçimi ile tarihsel hitap üzerinden evrensel mesaj veren antroposentrik anlatım tarzı birlikte kullanılmış; ayrıca ilahi mesajların etkileyici/kalıcı olması için edebi ve sanatsal anlatımlara da yer verilmiştir. Kur’an, birbirlerinin karşıtı olarak görülen evrensellik, tarihsellik ve edebi sanat dilini sentezleyen karma bir ifade biçimi kullanmıştır. Teosentrik, antroposentrik ve edebi sanat dilinden oluşan üç anlatım biçimi bazen birbirinden bağımsız olarak işlenirken, bazen de birbiriyle bağlantılı olarak Kur’an’da yer almıştır. İlahi metinlerde kullanılan teosentrik dil, genellikle Allah’ın olgu ve olaylara müdahale ettiği şeklinde anlaşılmıştır. Oysa bu çalışmada teosentrik yaklaşım daha çok edebi anlatımla ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Yani Kur’an’da kullanılan teosentrik dil ile Allah’ın olgu ve olaylara müdahale ettiğinden ziyade, bu anlatımla O’nun kâinattaki her şeyin yaratıcısı olduğunun hatırlatıldığı tevhidi bir din dilinin inşa edildiği söylenebilir. Antroposentrik yaklaşım ise, halihazırda birbirinin karşıtı olarak değerlendirilen temel iki perspektiften oluşan bir üst şemsiye olarak ele alınmıştır. Bunlardan birincisi, insanın doğduğu ve yaşadığı çevrenin etkisi altında gelişimini sürdürdüğü tarihselcilik yaklaşımı iken; diğeri ise tüm insanları mutluluğa götürecek genel-geçer ilkelerin göz önünde bulundurulduğu evrenselcilik yaklaşımıdır. Ancak çoğu zaman birbiri ile zıt anlamlarda kullanılan bu iki yaklaşım türünün birbirini dışlamasından ziyade, birbirinin tamamlayıcısı olarak ele alınması gerektiği bu çalışmada dile getirilen hususlardandır. Kendisini ilahi metinlerden bir metin olarak tanımlayan Kur’an, geçmişteki ilahi metinlerde dile getirilen bazı ilkeler ve uygulamalarla birlikte kemale erdiğini belirtmiş ve böylece geleceğe yönelik mesajlarının da gerekli yetkinliğe sahip olduğunu dile getirmiştir. Bu yetkinliğin ise ancak anlatımı canlı tutacak edebi sanatların kullanımı ile mümkün olabileceği söylenebilir. Kur’an’da daha çok mecaz, kinaye ve benzetim (analoji) gibi çeşitli söz sanatlarından oluşan güçlü bir edebi dil kullanılmaktadır. Kur’an anlatımlarının amacına hizmet etmesi için bu ifade biçimlerinin sağlıklı okunması gerekmektedir. Böylece Kur’an’ın iç tutarlılığı sağlanmış olacağından kendisine getirilecek eleştirilere de aynı tutarlılıkla cevap verilmiş olacaktır. Bu çalışmada, öncelikle Kur’an’ın ifade biçimlerine ilişkin mevcut anlayışları eleştirel bir bakış açısı ile inceleme ve ardından alternatif çözüm önerileri sunma yönünde iki aşamalı bir yöntem takip edilmiştir. Değerlendirmeler yapılırken Kur’an ayetleri kendi bütünlüğü içerisinde çözümlemeye tabi tutulmuş ve makale sınırlarının el verdiği oranda, konunun anlaşılmasını sağlayacak örneklere yer verilmiştir. Netice itibarıyla bu çalışmada, söz konusu üç ifade biçiminin birlikte okunması halinde, Kur’an’ın amacı doğrultusunda anlaşılmasına yardımcı olacağı sonucuna varılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |