According to the religion of Islam, all mankind and jinn are created to worship Allah (c.c.) and are tested in this regard, as they have been given sufficient intelligence and willpower, unlike other creatures. As in every test, it is natural to find winners and losers, likewise Allah (c.c.) tests all mankind and jinn to reward the winners and punish the losers. However, who will be rewarded with heaven for being successful in this test or who will be punished, is the matter that unknown to us in this life. As with all unseen matters, the revelation is the only source of information in this regard. First of all, in the holy Qur’an, which was sent down to the Prophet Muhammad (pbuh) as the last interlocutor of the revelation, it is stated that those who fulfil the conditions of entering heaven are the ones who have good faith and good deeds. However, when it comes to the ones who are promised the paradise, apart from prophets, are the first Muhajirs (emigrant) and Ansars (helpers). There is no other person who promised the paradise. In hadiths, it is possible to find similarities with Quran: people who follow the rules, deserve the paradise or companions in Rıdwan. However, different from the Quran, hadiths could promised some companions personally. When it comes to the question of which of the Companions are promised with the paradise, according to the information in the main sources of the Islamic disciplines and the common belief among the majority of the Muslims, are the first ten people known as “The Ten promised Paradise” ( al-Asharaa al-Mubasharûn bi-l-Janna): Abu Bakr Abdullah b. Abu Kuhafe (dec. 13/634), Ömer b. al-Hattab (dec. 23/644), Osman b. Affân (dec. 35/656), Ali b. Abu Talib (dec. 40/661), Talha b. Ubeydullah (dec. 36/656), Zübeyr b. Avvâm (dec. 36/656), Abdurrahman b. Avf (dec. 32/652), Sa‘d b. Abu Vakkas (dec. 55/675), Saîd b. Zayd (dec. 51/671) and Abu Ubeyde b. alCerrah (dec. 18/639). Although these ten people are famous that they are given glad tidings with paradise, it is not possible to say that only they have this virtue and the others do not have it in this world. Because when we look at the basic hadith sources, it is seen that besides these ten people, there are companions that are given glad tidings with paradise as well. However, there are certainly several reasons for the ten people to come to the fore in this regard, which is mentioned at the level that will be the subject of the religious book and conceptualised by a special name. There are two main purposes for conducting this research on this occasion. Firstly, when the relevant narrations are examined, it appears that the companions who are given glad tides by the Prophet Muhammad (pbuh) are more than ten people, as well as to determine the background of these ten people and how they become famous in this regards. Secondly, it is to determine others who were given glad tides based on basic hadith sources, apart from mentioned companions. According to the first purpose of the research, when looking into the hadith interpreters and the scholars’ evaluation in this regard, especially Abu Dâvûd and Tirmizî and some of the hadith scholars’ narration, it was reported in an authentic hadith narration that those people that are given glad tidings were all together and were given the glad tidings at the same time by the Prophet Muhammad (pbuh). Another reason is that it is possible to say that the ten people, especially the four great Caliphs, are well-known companions among the others. Allah knows best about their virtue, but, it is commonly accepted that some of the companions are more outstanding than the others. Finally, it is not far to say that the negative attitude of Shia to most of the Ashara Mubashara and the reflex response to them from followers of sunnah contributed to the Ashara Mubashara to have such a reputation too. The second purpose of the research is based on the basic hadith sources that were clearly stated by the Prophet Muhammad (pbuh) that thirty-four companions, including twenty-seven people from men and seven from women, were given glad tidings by the Prophet Muhammad (pbuh) while they were living in this world or after their death. However, it is not possible to say that this is the exact number. Because the Prophet Muhammad (pbuh) could possibly to give glad tidings to other companions as well, however, either this information has not been recorded, or the recorded sources are not credited for not having a reliable authentic source.
İslâm dinine göre tüm insanlar ve cinler Allah’a (c.c.) kulluk yapmak için yaratılmışlardır ve aynı gaye için yaratılan diğer varlıklardan farklı olarak yeterli düzeyde akıl ve irade sahibi oldukları için bu hususta sınava tabi tutulmaktadırlar. Her imtihanda olduğu gibi kulluk sınavında da kazananların ve kaybedenlerin bulunması, kazananların ödüllendirilmesi kaybedenlerin ise cezalandırılması tabii bir durumdur. Ancak kimlerin bu sınavda başarılı oldukları için cennetle mükâfatlandırılacağı; kimlerin de kaybettiği için cezaya müstehak olacakları insanlar açısından bu hayatta gaybî bir meseledir. Tüm gaybî konularda olduğu gibi bu hususta da tek bilgi kaynağı vahiydir. Öncelikle vahyin son muhatabı olan Hz. Peygamber’e (s.a.v.) indirilen Kur’an’a bakıldığında daha çok imân ve sâlih amel gibi cennete girmenin koşullarını yerine getirenlerin cennet ödülünü hak edecekleri dile getirilmektedir. Ancak peygamberlerin dışında spesifik olarak kimlerin bu şartları yerine getirdikleri için cennete gireceklerinin müjdelenmesine gelince sadece ilk mühâcirler ve ensâr gibi bazı insan topluluklarının cennetle müjdelendikleri görülmektedir. İsmi açıkça zikredilerek bu müjdeye nail olduğu dile getirilen herhangi bir şahıs bulunmamaktadır. Sünnet’in taşıyıcı olan hadislere bakıldığında ise Kur’an’ın üslûbuna benzer şekilde genellikle şartlarını haiz olanların cennete gireceklerine yahut Rıdvân bey‘atına katılanlar gibi bazı kesimlerin bu müjdeye ulaştıklarına dair ifadeler ön plana çıkmaktadır. Ancak Kur’an’dan farklı olarak Sünnet’te sahâbeden bazılarının şahsî olarak bu hayatta cennetle müjdelendikleri yahut vefatlarının ardından cennete gireceklerinin haber verildiği de görülmektedir. Sahâbeden kimlerin bu müjdeye nail oldukları meselesine gelince hem İslâmî disiplinlerin temel kaynaklarında yer alan bilgilere göre hem de Müslümanların çoğunluğu arasında yaygın olan kanaate göre bu kişiler öncelikle Aşere-i Mübeşşere olarak bilinen şu on kişidir: Ebû Bekir Abdullah b. Ebû Kuhâfe (öl. 13/634), Ömer b. el-Hattâb (öl. 23/644), Osman b. Affân (öl. 35/656), Ali b. Ebû Tâlib (öl. 40/661), Talha b. Ubeydullah (öl. 36/656), Zübeyr b. Avvâm (öl. 36/656), Abdurrahman b. Avf (öl. 32/652), Sa‘d b. Ebû Vakkâs (öl. 55/675), Saîd b. Zeyd (öl. 51/671), Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh (öl. 18/639). Bu on kişinin cennetle müjdelendikleri meşhur olmakla birlikte sadece bunların bu fazilete sahip olup başkalarının dünyada bu müjdeye nail olmadıklarını söylemek mümkün değildir. Zira temel hadis kaynaklarına bakıldığında bu on kişinin dışında da sahâbeden cennetle müjdelenenlerin bulunduğu görülmektedir. Böyle olmakla birlikte akâid kitaplarına konu olacak kadar ve özel bir isimle kavramsallaşacak düzeyde zikredilen on kişinin bu hususta ön plana çıkmasının belli başlı birtakım nedenleri olduğu muhakkaktır. Bu vesileyle yapılan bu araştırmanın temel iki amacı bulunmaktadır. Birincisi; ilgili rivayetlere bakıldığında Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından dünyada cennetle müjdelenen sahâbîlerin sayısının ondan fazla olmasıyla beraber zikredilen on kişinin bu konuda şöhrete kavuşmasının arka planını ortaya koymaktır. İkincisi ise; mezkûr on sahâbî dışında kimlerin bu müjdeye nail olduklarını temel hadis kaynakları üzerinden tespit etmektir. Birinci gayeyle yapılan araştırmalara göre başta hadis şârihleri olmak üzere âlimlerin bu husustaki değerlendirmelerine bakıldığında bunun öncelikli nedeni, başta Ebû Dâvûd ve Tirmizî olmak üzere bazı hadis âlimlerinin naklettiği sahîh bir rivayette, zikredilen şahısların tek seferde topluca Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından cennetle müjdelenmeleridir. Bir diğer nedenin de dört büyük halife başta olmak üzere bu on kişinin sahâbe içerisinde diğerlerine göre daha tanınmış olmaları olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca faziletlerine dair vârid olan menâkıb türü bazı rivayetlerden ötürü en doğrusunu Allah’ın (c.c.) bilmesiyle beraber diğer sahâbîlerden daha üstün olduklarının Müslümanların çoğunluğu tarafından hüsnü zan kabîlinden kabul görmesi de mezkûr şöhretin bir başka sebebi olarak zikredilebilir. Son olarak Şî‘a’nın Aşere-i Mübeşşere’nin çoğuna karşı takındığı olumsuz tutumlarına Ehli Sünnet’in savunma refleksiyle verdiği tepkinin de zikredilen on sahâbînin bu şöhrete sahip olmalarında bir rolünün olduğunu söylemek uzak olmasa gerektir. İkinci amaçla temel hadis kaynakları üzerinden yapılan araştırmalara göre ise zikredilen on kişinin dışında erkeklerden yirmi yedi kişi, kadınlardan da yedi kişi olmak üzere toplam otuz dört sahâbînin daha ilgili rivâyetlere göre ya henüz hayatta iken ya da vefatından sonra cennete girmeyi hak ettiğinin Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından açıkça haber verildiği tespit edilmiştir. Ancak yine de bu sayının kesin bir rakam olduğu söylenemez.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | June 29, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |