Religious orders teach individuals how to live and what kind of individuals they should be. In addition to religious orders and social rules, traditions and customs also strive for the formation of a good individual and the development and formation of individuals' personalities. All education systems and the family where the individual receives his first education act accordingly. As the individual gets older, he learns virtues, and these virtues take place in the individual's emotions, thoughts and behaviors, so that they become a part of the individual's personality. When describing an individual in society, he is described as contented and well-mannered. From now on, virtues become the faculty of the individual. Many virtues can be mentioned. There is also a consensus on one point, and that is that virtues are beneficial for the individual and his environment. Contentment and gratitude are one of the virtues mentioned above. Contentment and gratitude enable the individual to sometimes stop and think, and sometimes to breathe and calm down, in the face of the difficulties he encounters in his daily life. It is not a defeat against these difficulties, but the individual's consent to what he/she is experiencing. The individual's acceptance of things as they are offers realistic options to the individual in the process of finding a solution. All of these contribute to the individual having a healthy mental structure. Based on this, the aim of the study is to determine whether there is any relationship between students' existential gratitude levels and their contentment levels, and if there is, to determine the level of the relationship. In accordance with this purpose; “Are students' existential gratitude levels a significant predictor of their contentment levels?” The problem sentence was written as: The hypothesis was expressed in accordance with the problem statement: "Students' existential gratitude levels are a significant predictor of their contentment levels." In addition, the following questions were sought to be answered in the study. Do existential gratitude levels and conviction levels of students differ according to their demographic variables (gender, age and socio-economic status)? Is there a significant relationship between existential gratitude levels and conviction levels of students? Are students' existential gratitude levels a significant predictor of their levels of conviction? The study group consists of 302 students studying at Zonguldak Bülent Ecevit University, Faculty of Theology. The study group was reached by convenience sampling method. Relational scanning model was used in the study. The information form created by the author in the study was used to determine the Existential Gratitude levels of individuals; The Existential Gratitude Scale developed by Jens – Beken ve Wong (2019) and adapted from adapted by Çanakçı and Ekşi (2022) was used to determine individuals' contentment levels, and the Contentment Scale developed by Demirci and Ekşi (2018) was used as data collection tools. In the analyses, the existential gratitude scale and the opinion scale were used as continuous variables, and in the regression analysis, the existential gratitude scale was used as the independent variable and the contentment scale as the dependent variable; In difference tests, socio-demographic variables were defined as independent variables. For age, the highest participant group was 23 years old and over (44%); for gender, the female participant group is in the majority (69.5%) and for income status, the participant group with medium income was found to be the majority (87.7%). It was observed that the majority of the study group consisted of individuals aged 23 and over, female and middle-income individuals. According to the descriptive statistics data of the scales, it was determined that the students' Existential Gratitude levels were x̄=52.90, and their Contentment levels were x̄=24.81. It was observed that the students' average scores for both Existential Gratitude and Contentment levels were high. No statistically significant difference was detected as a result of the analysis applied to determine whether there was a significant difference in the existential gratitude levels and contentment levels of the students according to gender and socio-economic status variables. As a result of the analysis applied to determine whether there is a significant difference in the students' existential gratitude levels and contentment levels according to the age variable, a statistically significant difference was found only between Existential Gratitude and the age variable. As a result of the analysis applied to find out which age group accounts for the difference revealed that the existential gratitude levels of students aged 23 and over were higher than those of students in the 21-22 age group.
Dini emirler, bireylerin nasıl yaşaması gerektiğini ve nasıl bir birey olması gerektiğini öğretir. Dini emirler ile toplumsal kurallar, gelenek ve görenekler de iyi bir bireyin oluşumu, bireylerin kişiliklerinin gelişimi ve oluşumu için çabalar. Bütün eğitim sistemleri ve bireyin ilk eğitim aldığı ailesi de bu doğrultuda davranır. Birey yaş aldıkça erdemleri öğrenir ve bu erdemler bireyin duygularında, düşüncelerinde ve davranışlarında yer edinir ki artık bunlar bireyin kişiliğinin bir parçası haline gelir. Toplum içinde bir birey tarif edilirken kanaatkâr ve terbiyeli şeklinde tanımlanır. Artık erdemler bireyin melekesi olmuş olur. Birçok erdemden söz edilebilir. Bir nokta da görüş birliği vardır o da erdemlerin bireyin kendisi ve çevresi için faydalı olduğudur. Kanaat ve şükür de yukarıda ifade edilen erdemlerden biridir. Kanaat ve şükür bireyin günlük hayatında karşılaştığı güçlükler karşısında bazen durup düşünmesini bazen de nefes alıp sakinleşmesini sağlar. Yaşanılan bu güçlüklere karşı bir mağlubiyet değil de bireyin yaşadığına rıza göstermesidir. Bireyin olanı olduğu gibi kabul etmesi, çözüm yolu arama sürecinde bireye gerçekçi seçenekler sunar. Bunların hepsi bireyin sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmasına katkı sağlar. Buradan hareketle çalışmanın amacı, öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri ile kanaat düzeyleri arasında herhangi bir ilişkinin olup olmadığının tespit edilmesi, eğer aralarında ilişki varsa bu ilişkinin düzeyinin belirlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda; “Öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri kanaat düzeylerinin anlamlı yordayıcısı mıdır?” şeklinde problem cümlesi yazılmış, hipotez de problem cümlesine uygun bir şekilde “Öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri kanaat düzeylerinin anlamlı yordayıcısıdır” biçiminde ifade edilmiştir. Bununla birlikte çalışmada şu sorulara da cevap aranmıştır. Öğrencilerin demografik değişkenlerine göre (cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik durum) varoluşsal şükür düzeyleri ve kanaat düzeyleri farklılaşmakta mıdır? Öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri ile kanaat düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır? Öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri kanaat düzeylerinin anlamlı yordayıcısı mıdır? Çalışma grubunu Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğrenim gören 302 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışma grubuna kolayda örnekleme yöntemi ile ulaşılmıştır. Çalışmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmada yazar tarafından oluşturulan bilgi formu, bireylerin varoluşsal şükür düzeylerini belirlemek için, Jens-Beken ve Wong (2019) tarafından geliştiren, Çanakçı ve Ekşi (2022) tarafından uyarlaması yapılan Varoluşsal Şükür Ölçeği, bireylerin kanaat düzeylerini belirlemek için Demirci ve Ekşi (2018) tarafından geliştirilen Kanaat Ölçeği veri toplama araçları olarak kullanılmıştır. Yapılan analizlerde Varoluşsal Şükür Ölçeği ve Kanaat Ölçeği sürekli değişken olarak, regresyon analizinde ise Varoluşsal Şükür Ölçeği bağımsız değişken, Kanaat Ölçeği bağımlı değişken olarak; fark testlerinde ise sosyo-demografik değişkenler bağımsız değişken olarak tanımlanmıştır. Yaş değişkeni için en yüksek katılımcı grubunun 23 yaş ve üzerinde olduğu (%44); cinsiyet değişkeni için kadın katılımcı grubunun çoğunlukta olduğu (%69,5) ve gelir durumu değişkeni için orta düzey gelire sahip katılımcı grubunun yoğunlukta olduğu tespit edilmiştir (%87,7). Çalışma grubunun büyük çoğunluğunu 23 yaş ve üzerinde, kadın ve orta gelir düzeyine sahip bireylerin oluşturduğu görülmüştür. Ölçeklerin tanımlayıcı istatistik verilerine göre çalışmaya katılan öğrencilerin varoluşsal şükür düzeylerinin x̄=52,90 olduğu, kanaat düzeylerinin ise x̄=24,81 olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin hem varoluşsal şükür düzeyleri hem de kanaat düzeyleri puan ortalamalarının yüksek olduğu görülmüştür. Öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri ve kanaat düzeylerinin cinsiyet ve sosyo-ekonomik durum değişkenine göre anlamlı fark olup olmadığını belirlemeye yönelik uygulanan analiz sonucu istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmemiştir. Öğrencilerin varoluşsal şükür düzeyleri ve kanaat düzeylerinin yaş değişkenine göre anlamlı fark olup olmadığını tespit etmek için uygulanan analiz sonucunda sadece varoluşsal şükür ile yaş değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulgulanmıştır. Farkı hangi yaş grubunun oluşturduğunu bulmak için uygulanan analize göre 23 yaş ve üstü öğrencilerin varoluşsal şükür düzeylerinin 21-22 yaş grubundaki öğrencilerden yüksek olduğu görülmüştür.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İnsan Araştırmaları Etik Kurulu Başkanlığından alınan 04/04/2024 tarihli, 436685 sayılı ve 632 protokol numaralı izin ile 20/05/2024 – 14/06/2024 tarihleri arasında veri toplanmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Studies (Other) |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | July 31, 2024 |
Acceptance Date | December 2, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 11 Issue: 2 |