One of the problems regarding one of the breaking points in the history of Islamic thought is the presidency. Muslims did not only fall into a theoretical conflict on this issue, but unfortunately, they also engaged in actual battles. The disagreement among Muslims has retained its influence to the present day and has shaped both the religious and worldly views of Muslims. The debate on the identity of the candidate who will assume the role of Muhammad and organize the religious and worldly affairs of Muslims has set the scene of historical conflicts that manifest themselves in the theoretical and practical fields. The religious references made in order to legitimize the political theses caused the said theses to be institutionalized, and matters basically of a political character were associated with religion. Among the Islamic sects, especially Shia, attributed an existential meaning to the problem of the presidency and shaped all their religious and worldly views on this axis. The Shia, who considered the presidency almost a basis of faith, assigned a rank close to prophethood to the heads of state. Zaydiyya stands out as the closest branch of the Shia to the Ahl al-Sunnah in terms of politics. They think more moderately about the characteristics of the head of state, heads of state other than Ali, and the Companions.
Ahl as-Sunnah considers the presidency essentially as a juristically -political issue. Bringing this discussion into the field of belief, even with the aim of objecting to Shia, who sees the presidency as a problem of faith and systematizes this problem, shows the first effects of Shia on Sunni political thought. In order to defend Ali's presidency and to question the legitimacy of others, Shia brought the issue into the field of belief, and sought to prove that Ali was superior in the sight of Allah, and therefore, more worthy of the presidency, by referring to various religious texts. Shia examined the issue in a dogmatic way in order to prove his political theses strongly and establish absolute authority. As an inevitable consequence of this method, the institution of the presidency is endowed with divine powers. The theses that the heads of state are appointed with religious references and have the quality of ismah (infallibility) are the most concrete reflections of this approach. Ahl as-Sunnah tried to justify Abu Bakr's legitimacy by defending his superiority against Shia, who defended Ali's superiority. This approach reveals the methodical interaction as well as taking on the mission of responding to Shia effectively in its own way.
Shamsaddin as-Samarqandī, whose political imagination we have examined, is a Sunni scholar belonging to the Hanafi - Maturidite kalam tradition. Due to his political views and style, he is also described as a Shiite by some. By examining Samarqandī's concept of politics in the context of his ideas on the general philosophy of theology, we can have clearer information about his sectarian belonging and political stance. He adopted the analytical method in politics, as in other issues, and revealed his own unique style and views, while adhering to the main vein of Ahl as-Sunnah. He adopted the analytical method in politics, as in other issues, and revealed his own unique style and views, while adhering to the main street of Ahl al-Sunnah.
İslam düşünce tarihinin kırılma noktalarından birini teşkil eden problemlerden birisi de devlet başkanlığıdır. Müslümanlar, bu konuda yalnızca teorik ihtilafa düşmemiş, fiilî mücadelelere de girmişlerdir. Bu anlaşmazlık, etkisini günümüze kadar devam ettirmiş ve Müslümanların hem dini hem de dünyevi görüşlerini şekillendirmiştir. Hz. Muhammed’in rolünü üstlenecek ve Müslümanların dini ve dünyevi işlerini tanzim edecek adayın kimliği tartışması, teorik ve pratik alanda kendisini gösteren tarihsel çekişmelere sahne olmuştur. Siyasi tezleri meşrulaştırmak amacıyla ileri sürülen dini referanslar söz konusu tezlerin kurumsallaşmasına neden olmuş ve temelde siyasi karakterli hadiseler din ile ilişkilendirilmiştir. İslam mezhepleri arasında özellikle Şîa, devlet başkanlığı problemine varoluşsal bir anlam yüklemiş, bütün dini ve dünyevi görüşlerini bu eksende şekillendirmiştir. Devlet başkanlığı problemini neredeyse bir iman esası olarak benimseyen Şîa, devlet başkanlarına peygamberliğe yakın bir mertebe tahsis etmiştir. Zeydiyye, siyaset konusunda Şîa’nın Ehl-i Sünnet’e en yakın kolu olarak dikkat çekmektedir. Onlar, devlet başkanının özellikleri, Hz. Ali haricindeki devlet başkanları ve sahâbe hakkında daha ılımlı düşünmektedir.
Ehl-i Sünnet, devlet başkanlığını esasen fıkhî-siyasî bir konu olarak değerlendirmektedir. Devlet başkanlığını bir iman problemi olarak gören ve bu problemi sistemleştiren Şîa’ya itiraz etmek amacıyla bile olsa bu tartışmayı inanç alanına taşımak siyaset düşüncesinde Şîa’nın Ehl-i Sünnet üzerindeki ilk etkilerini göstermektedir. Şîa, Hz. Ali’nin devlet başkanlığını savunmak ve diğerlerinin meşruiyetini sorgulamak amacıyla meseleyi inanç alanına taşımış, çeşitli dini metinlere referansla Hz. Ali’nin Allah katında daha üstün, dolayısıyla da devlet başkanlığına daha layık zât olduğunu kanıtlamak istemiştir. Şîa, siyasi tezlerini güçlü bir şekilde kanıtlamak ve mutlak otorite kurmak amacıyla meseleyi dogmatik bir tarzda incelemiştir. Bu yöntemin kaçınılmaz bir sonucu olarak devlet başkanlığı kurumu ilahi yetkilerle donatılmıştır. Devlet başkanlarının nas ile tayin edilmesi ve ismet sıfatına sahip olması tezleri bu yaklaşımın en somut yansımalarıdır. Ehl-i Sünnet, Hz. Ali'nin üstünlüğünü savunan Şîa’ya karşı Hz. Ebubekir’in üstünlüğünü savunarak meşruiyetini temellendirmeye çalışmıştır. Bu yaklaşım, Şîa’ya kendi yöntemiyle etkili cevap verme misyonunu deruhte ettiği kadar yöntemsel etkileşimi de gözler önüne sermektedir.
Siyaset tasavvurunu incelediğimiz Şemseddin es-Semerkandî, Hanefî-Mâtürîdî kelam geleneğine mensup bir Ehl-i Sünnet âlimidir. O, siyasi görüşleri ve üslubundan dolayı kimileri tarafından Şiî olarak da nitelendirilmiştir. Semerkandî’nin siyaset tasavvurunu onun genel kelam felsefesi bağlamında inceleyerek mezhepsel aidiyeti ve siyasi duruşu hakkında daha net bilgi sahibi olabiliriz. O, diğer meselelerde olduğu gibi siyaset konusunda da tahkik yöntemini benimsemiş, Ehl-i Sünnet ana caddesine bağlı kalmakla beraber kendi özgün üslup ve görüşlerini ortaya koymuştur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2023 |
Submission Date | April 15, 2023 |
Acceptance Date | June 19, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.