Tanrı’nın basitliği doktrini Hristiyanlık ve İslamiyet’in de dahil olduğu çeşitli dini gelenekler tarafından savunulmuş bir düşüncedir. Tanrı’nın basitliği, ana-akım yoruma göre Tanrı’nın sıfatlarının Tanrı’nın kendisiyle aynı olmasını gerekli kılar. Bu makale, Tanrı’nın basitliği doktrinine karşı yöneltilen birtakım eleştirileri inceleyip tartışmaktadır. Dikkate alınan argümanlar günümüz Batı literatüründen Alvin Plantinga’ya ve Eş‘ari gelenekten ise Abdülkāhir el-Bağdâdî ve Sa‘düddîn et-Teftâzânî’ye aittir. Bu argümanların mantıksal yapısını açığa çıkaracak şekilde yeniden inşası yapıldıktan sonra onlara karşı getirilebilecek iki önemli eleştirinin nasıl yanıtlanabileceği hakkında öneriler sunulmaktadır.
Plantinga’nın Tanrı’nın basitliği doktrinine karşı getirmiş olduğu eleştiri, Tanrı’nın sıfatları ile aynı kabul edilmesi durumunun yol açacağı kabul edilemez sonuçlar üzerine kuruludur. Eğer Tanrı’nın zatı ilahi sıfatlar ile aynı ise, bu durumda sıfatların hepsi zatıyla aynı olacak, bu sonuç ise sıfatların birbiriyle aynı olmasını beraberinde getirecektir. Bütün sıfatların birbiriyle aynı olması ise sadece tek bir sıfatın olması anlamına gelecektir ki bu hal Tanrı’nın kudret, bilgi vs. gibi farklı sıfatlarının inkârı demektir. Benzer bir akıl yürütmeyle, Tanrı’nın basitliği tezinin, sıfatların soyut nesneler olmasından dolayı, soyut bir nesne olduğu, dolayısıyla evreni yaratabilecek kudret ve iradeye sahip şahsi bir varlık olmadığı sonucuna da yol açtığı gösterilebilir. Olmayana ergiye (kıyâsu’l-hulf, reductio ad absurdum) dayalı bu argümanların benzerlerini Eş‘ari gelenekte de bulmaktayız.
‘Abd al-Qāhir al-Baghdādī, Tanrı’nın sıfatları ile aynı kabul edilmesi durumunda sıfatların da birbirleriyle aynı kabul edilmesi gerekeceğini, bu kabulün ise ilahi ilim ve kudretin taallukatının da aynı olması sonucunu doğuracağını söyler. Ne var ki Allah’ın zatını bildiği halde kudretinin zatına taalluk etmemesi bu iki sıfatın taalluklarının aynı olmadığını, dolayısıyla ilahi basitlik tezinin yanlışlığını gösterir. Sa‘düddîn et-Teftâzânî’ye göre ise sıfatlar kendi başlarına kaim varlıklar değildir, ancak başka bir varlığa bağlı olarak var olabilirler. Eğer Tanrı sıfatlarıyla aynı kabul edilecek olursa, Tanrı’nın da benzer şekilde başkasına bağımlı bir varlık olarak kabul edilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, her iki Eş‘ari düşünür de Plantinga’nın argümanlarına benzer şekilde olmayana ergiye dayalı bir akıl yürütme yöntemini takip ederek Tanrı’nın basitliği doktrinini eleştirmektedir.
Bu argümanlar, Tanrı ve sıfatları arasında bir ayrım olduğu varsayımından hareketle kurulmuştur. Nitekim hiçbir şekilde ayrım yapılamayacak olsa ne diye sıfatların ilahi zat ile aynı olduğu tezi savunulmaya çalışılsın. Bu argümanlara getirilecek eleştirilerin de böyle bir ayrımı büsbütün reddetmeden Tanrı ve sıfatları arasındaki ayniyeti açıklayan bir modele dayanması gerekir. Bu açıdan dikkate alınabilecek en seviyeli eleştiri, Frege’nin manâ (Sinn/sense) ve gönderim/mâsadak (Bedeutung/referent) ayrımına atıfla yapılacak bir ayniyet söylemine dayanabilir. Edward Feser bu ayrıma dayalı bir basitlik tezini Aquinas’ın analojik yüklemleme teziyle de destekleyerek savunmaktadır. Fakat böyle bir savunmanın da, yakından incelendiğinde, başarılı olamadığı görülecektir.
din felsefesi kelam tanrının basitliği Alvin Plantinga Eşʿariler Abdülkāhir el-Bağdâdî Sa‘düddîn et-Teftâzânî
The doctrine of divine simplicity has been upheld across various religious traditions, including Christianity and Islam. The mainstream interpretation of divine simplicity identifies God with His attributes. I examine and discuss certain criticisms of this doctrine. I consider Alvin Plantinga’s arguments from the recent Western literature, and certain arguments given by ‘Abd al-Qāhir Baghdādī and Sa‘d al-Dīn al-Taftāzānī from the Ash‘arite tradition. After reconstructing these arguments, I discuss two main objections that can be directed to them.
Plantinga’s criticism aims to indicate some unacceptable consequences of divine simplicity. First, if divine simplicity is accepted, then all the divine attributes would be identical with divine essence, and thus divine attributes would be identical to each other. That is to say, there would be only one attribute if they are all identical. However, this result is not easy to accept given the multiplicity of divine attributes such as omnipotence, omniscience, and omnibenevolence. Second, via similar reasoning, it can be shown that God is not a personal being who created the universe but an abstract object since properties are abstract objects. These absurd consequences follow from divine simplicity. If they are not to be accepted, divine simplicity must be rejected. These arguments exemplify the form of reductio ad absurdum, and the same form of arguing against divine simplicity is also found within the Ash‘arite tradition.
On the one hand, ‘Abd al-Qāhir Baghdādī argues that divine attributes would be identical if divine simplicity is accepted. The identity of divine attributes implies that their scopes are identical as well. However, the scope of divine power and divine knowledge cannot be identical since God knows Himself, but His power does not apply to Himself. Sa‘d al-Dīn al-Taftāzānī, on the other hand, holds that attributes are not independent beings but can exist only as dependent upon something else. If divine attributes are assumed to be identical with divine essence, then divine essence would be a dependent being as attributes are. As we have seen, these arguments also purport to show some absurdities following from the doctrine of divine simplicity and deny this doctrine on the basis of those absurdities. Thus, they exemplify the form of reductio ad absurdum as Plantinga’s arguments.
The first objection that could be directed against the above arguments aims to show that we cannot make any distinction in God since God is absolutely distinct from any other being. Thus, we cannot even differentiate between divine attributes and God’s essence. If this is the case, all the arguments considered rely on a mistaken presumption about some kind of distinction between God and divine attributes. I argue that this position is inconsistent with the doctrine of divine simplicity. Divine simplicity is a theoretical position that identifies divine attributes with God. To be able to make that identification, the doctrine already presumes some kind of distinction between God and divine attributes. The second objection does not deny that there is some kind of distinction. It aims to explain it in terms of the distinction between sense and reference as proposed by Frege and analogical predication as introduced by Aquinas. I argue that this attempt is futile and amounts to the first objection.
philosophy of religion kalām divine simplicity divine attributes Alvin Plantinga Ash‘arites ‘Abd al-Qāhir Baghdādī Sa‘d al-Dīn al-Taftāzānī
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2020 |
Submission Date | October 11, 2020 |
Acceptance Date | December 25, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 18 Issue: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.