The text of “The Four Premises” (Muqaddimāt al-Arba‘a), which began with Sadr al-Sharī‘ah (d. 747/1346), centralizes on the actions of human beings by connecting it with the problem of good and evil in the field of kalām, Islamic philosophy and logic, and fıqh. It was also commented in with incisive and critical footness by Sa‘d al-Dīn al-Taftāzānī (d. 791/1390). In Ĥāshiya ‘alā Muqaddimāt al-Arba‘a, al-Kastalī (d. 901/1496) discusses the two main issues. One of them is good/husn-evil/qubh, the other is human actions. Good-evil dichotomy here is axiological, whereas the human actions are examined within an ontological structure. The quest for the origin of moral values is a husn-qubh debate. Identifying the hierarchy of human actions in ontology is another problem. The main purpose of this study is to investigate the theological discussions in the Ĥāshiya ‘alā Muqaddimāt al-Arba‘a which were written following the order of Sultan Mehmed the Conqueror/Fatih. This text addresses the origin of moral judgment and the question of freedom and destiny in human actions linked to the problem of good and evil. Discussing these two fundamental issues, has made it necessary to thoroughly investigate perhaps all the subheadings which concern the entire paradigm that falls under the framework of understanding the God, nature, and humanity. By looking at the treatise, the main sources of the issues being discussed are mostly generated from an Islamic jurisprudence works, entitled Tawḍīḥ and Talwīḥ. It can easily be discerned that the direct quotations that were made or taken indirectly were from these two sources. References to other sources were quite seldom. However, the excerpts that were taken from primary sources were interpreted and expounded by the author and amended anew. In this article al-Kastalī’s comments will be analyzed. He’s work Ĥāshiya ‘alā Muqaddimāt al-Arba‘a will be analyzed in depth and will be published for the first time with a critical edition. Text of Muqaddimāt al-Arba‘a is a product of a culture of criticism and critical thinking has two foundations: Disproval and verification. Critical thinking is then bidirectional. It is wrong to carry out the criticism activity in only one direction. It is insufficient to simply refute the opposing idea. It is not enough to show the wrong. The so-called right idea also needs to be justified. In the Tawdīh, Sadr al-Sharī‘ah criticizes al-Ashʿarī in the issues of husn-qubh and human actions. According to this criticism, good and evil should be based on the reason. On the other hand, human is free in his actions. As it is known, goodness and badness was based on religion according to al-Ashʿarī. Acquisition (kasb) given to man was unclear. It is al-Taftāzānī who wrote an annotation on Tawḍīḥ with the name of Talwīḥ. He’s comments are successful in terms of theology. However, these interpretations do not mean that he accepted the Muqaddimāt al-Arba‘a. In terms of al-Taftāzānī, proofs of Sadr al-Sharī‘ah is weak. The theological disputes in Tawḍīḥ and Talwīḥ have reached the level of tension in the following works. The origins of the divergence are based on the differentiation between the schools of al-Māturīdi and al-Ashʿarī. In fact, these schools are not different from each other in terms of the method they use. Although the roads walked were the same, the results achieved were different. The main reason for this is that the issue is ambiguous and the problem of good and evil is multidimensional. It is directly related to God and human. It is also connected with ontology and epistemology together. The position on the husn-qubh issue is also decisive for other theological problems. The root of the evil problem or theodicy is mostly based on this problem in Islamic thought. The actions of God and human are questioned here. The value judgments that actions will take are examined. Which action is more moral and better? Another major problem discussed in this article is human actions. It is a matter of freedom of human volition. The volition of man before the absolute God is a problem. Because God has absolute power, will and knowledge. On the other hand, God imposes responsibility on man. But what are the limits of this responsibility? Al-Kastalī discusses all these problems in the context of Sadr al-Sharī‘ah and al-Taftāzānī. In the big picture there are representatives of the schools of al-Māturīdi and al-Ashʿarī. Al-Kastalī doesn’t paint a new picture, rather makes the lines in the picture clear. In this article, the texts will be analyzed mutually. The content and uses of the concepts will be given importance. Ideas will be discussed from their main sources and the roots and different reach of the issues will be touched. The interactions of different schools of thought will also be included.
Sadrüşerîa’nın (öl.747/1346) başlattığı dört önerme (Mukaddimât-ı Erbaa) metni kelam, felsefe ve fıkıh zemininde tartışması yürütülen hüsün-kubuh problemi ile bağlantılı bir biçimde insan eylemlerini konu edinir. Metin üzerine Teftâzânî (öl.791/1390) etkili ve eleştirel bir şerh yazmıştır. Mukaddimât-ı Erbaa haşiyesinde Kestelî (öl. 901/1496) iki temel sorunu tartışmaktadır. Bunlardan biri hüsün-kubuh, diğeri insan fiilleridir. Hüsün-kubuh aksiyolojik, fiiller ontolojik yapısıyla incelenmektedir. Ahlâkî değerlere köken arayışı hüsün-kubuh tartışmasıdır. Fiillerin ontolojideki hiyerarşisini tespit etmek ise bir diğer problemdir. Bu çalışmanın temel amacı Fatih Sultan Mehmet’in emriyle yazılmış Ḥâşiyetü’s-sugrâ ʿale’l-muḳaddimâti’l-erbaʿa’da yer alan kelâmî tartışmaları araştırmaktır. Haşiye temelde, ahlâkî yargıların kökenini, hüsün-kubuh problemiyle irtibatlandırılan insan eylemlerindeki özgürlük ve kader sorununu ele almaktadır. Hüsün-kubuh ve insan fiilleri sorununu tartışmaya açmak ise Tanrı, tabiat ve insan anlayışı çerçevesinde belki tüm düşünce sistemini ilgilendiren başka alt başlıkların etraflıca soruşturulmasını gerekli kılmıştır. Haşiyeye bakıldığında tartışılan meselelerin ana kaynaklarını daha çok Tavżîḥ-Telvîḥ isimli fıkıh usûlü kitapları oluşturmaktadır. Bu iki kaynaktan doğrudan alıntılar veya dolaylı aktarımların yapıldığı kolayca görülebilir. Yan kaynaklara müracaat nadiren yapılmıştır. Fakat birincil kaynaklardan yapılan iktibaslar müellif tarafından yorumlanarak ve açımlanarak yeniden güncellenmiştir. Bu makalede Kestelî’nin yorumları tahlil edilecektir. O’nun Ḥâşiyetü’s-sugrâ ʿale’l-muḳaddimâti’l-erbaʿa adlı eseri derinlikli analiz edilecek ve ilk kez tahkikli neşri sunulacaktır. Mukaddimât-ı Erbaa metni eleştiri kültürünün bir ürünüdür. Eleştirel düşüncenin iki temeli vardır: Çürütmek ve ispat etmek. Eleştirel düşünce çift yönlüdür. Eleştiri faaliyetini tek yönlü yürütmek yanlıştır. Karşıt fikri yalnızca çürütmek yetersizdir. Yanlışı göstermek yeterli değildir. Doğru fikrin de temellendirilmesi gerekir. Tavżîḥ’de Sadrüşşerîa hüsün-kubuh ve insan fiilleri özelinde Eş‘arî’yi eleştirmektedir. Bu eleştiriye göre iyilik-kötülük akılla temellendirilmelidir. Öte yandan insan eylemlerinde özgürdür. Bilindiği üzere Eş‘arî’ye göre dinle temellendirilir. İnsana verilen kesb ise belirsizdi. Tavżîḥ üzerine Telvîḥ adıyla şerh yazan ise Teftâzânî’dir. O’nun yorumları kelâmî açıdan başarılıdır. Ancak bu yorumlar, onun Mukaddimât-ı Erbaa kabul ettiği anlamına gelmez. Teftâzânî açısından Sadrüşşerîa’nın kanıtları zayıftır. Tavżîḥ ve Telvîḥ’deki teolojik çekişmeler gerilim düzeyine ulaşmıştır. Ayrışmanın kökleri, Mâtürîdî ve Eş‘arî farklılaşmasına dayanır. Aslında bu ekoller, kullandıkları yöntem bakımından birbirinden farklı değildir. Yürünen yollar aynı olmasına rağmen ulaşılan sonuçlar farklı olmuştur. Bunun temel nedeni, meselenin muğlak olmasıdır. Hüsün-kubuh sorunu çok boyutludur. Tanrı ve insanla doğrudan ilgilidir. Bilgi alanı kadar varlık alanıyla irtibatlıdır. Hüsün-kubuh meselesindeki pozisyon diğer teolojik sorunları belirleyicidir. Kötülük probleminin kökeni, bu soruna dayanır. Burada sorgulanan Tanrı ve insan eylemleridir. Eylemlerin alacağı değer yargıları irdelenmektedir. Hangi eylem ahlâkî ve iyidir? Bu makalede tartışılan diğer bir önemli sorun insanın eylemleridir. İnsan iradesinin özgürlüğü meselesidir. Mutlak Tanrı karşındaki insanın konumu bir sorundur. Çünkü Tanrı’nın mutlak kudreti, iradesi ve ilmi vardır. Öte yandan Tanrı insana sorumluluk yüklemiştir. Fakat bu sorumluluğun sınırları nedir? Kestelî tüm bu sorunları Sadrüşşerîa ve Teftâzânî bağlamında tartışmaktadır. Büyük resimde Mâtürîdî ve Eş‘arî ekolleri vardır. O yeni bir resim çizmemektedir. Fakat resimdeki çizgileri belirginleştirmektedir. Bu makalede metinlerin karşılıklı analizi yapılacaktır. Kavramların içeriklerine ve kullanımlarına önem verilecektir. Fikirler, ana kaynaklarından elde edilerek tartışılacaktır. Meselelerin köklerine ve değişik uzanımlarına temas edilecektir. Farklı düşünce ekollerinin etkileşimlerine yer verilecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2020 |
Submission Date | October 14, 2020 |
Acceptance Date | December 29, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 18 Issue: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.