İnsan fiilleri konusu, ilk dönemlerden itibaren kelâm ilminin tartışmalı konuları arasında yer almıştır. İlâhî sıfatlardan kaza ve kadere, hüsün kubuh meselesinden aklın sınırlarına, imkânsız şeylerle sorumluluktan akla dayalı sorumluluğa, cevher araz bahislerinden nedenselliğe, kudret kavramının analizinden ahlâkî davranışların kaynağına kadar birçok mesele ile doğrudan ya da dolaylı olarak irtibatlı olan insan fiilleri konusu etrafında İslam düşünce tarihi içerisinde birçok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Bu çalışmada insan fiilleri meselesi, hususen, Allah’ın ilim, irade ve kudreti karşısında insanın fiili üzerindeki etkisi kapsamında ele alınmıştır. Bu meselede Mu‘tezile, Allah’ın, kendi iradesi ve hikmeti gereğince, insana verdiği kudret ile onun iyi ve kötü fiillerini yapma ve terk etme konusunda bağımsız olduğunu, insanın yaptığı kötü eylemlerin, herhangi bir şekilde Allah’ın sıfatlarıyla ilişkilendirilemeyeceğini savunur. Sünnî kelâmcılar, insanın eylemlerini, insanda yaratılan hâdis kudret ile Allah’ın var ettiğini, kötü fiillerin ise yaratılma yönüyle Allah’a, yaratılma sebebi olarak insanın kesbine/iradesine nispet edilmesi gerektiğini ileri sürerler. Bununla birlikte sünnî kelâmın temsilcileri Mâtürîdîler ve Eş‘arîler insanın fiili üzerindeki etkinliğini ifade eden kesbin mâhiyetinin ne olduğu hususunda ayrışırlar. Mâtürîdîler kesbin mevcut/somut bir şey olduğunu söylemekten kaçınırken, Eş‘arîlerde kesbin, Allah’ın yaratılan bir fiili olduğu kanaati ön plana çıkmaktadır. Kelâmcıların ilâhî sıfatlar ve tabiattaki hareketlerin/fiillerin işleyişi gibi konularda tartışma halinde oldukları Meşşâî felsefeciler ise insan fiillerini İlk İlke’den feyz eden ezelî neden-sonuç zincirinin bir halkası olarak değerlendirirler. Bununla birlikte onlara göre bu zincirin her halkası ilâhî inâyet ile meydana gelmektedir. Onlar ayrıca ahlâken kötü kabul edilen fiilleri, her yönden tam ve hayır olan İlk İlke’ye değil, neden-sonuç sürecindeki fâil nedenlere nispet ederler. Özet olarak hem kelâmcılara hem de felsefecilere göre insanın fiillerinin nihâî kaynağı ilâhî irade ve kudrettir. Ahlâken ya da dinen kötü olan fiiller insanın iradesine bağlı olarak meydana gelirler. İnsan, iradesi ya da kudreti nedeniyle yaptığı eylemlerden sorumludur. Bu hususlarda hemfikir olan felsefeciler ve kelâmcılar bu meseledeki görüşlerini farklı kavram ve ilkeleri merkeze alarak izah etmişler; temelde aynı fikri anlatmak isterken söylem tarzlarında ve tâlî ilkelerde farklı bir tutum sergilemişlerdir. Bu farklılık şu sorular ekseninde kendini göstermiştir: Sorumluluk, fiili var eden güce mi, fiili belirleyen iradeye mi dayanır? İnsanın iradesine bağlı olarak kötü bir fiili yaratması nedeniyle Allah’a kötülük nispet edilir mi? Âlemin, İlk İlke olan Allah’tan, O’nun bilgisi ve zâtı gereği sâdır olması Allah’ın iradesiz ve etkisiz bir fâil olmasını ve dolayısıyla insanın, fiilleri üzerinde etkisi olmayan mecbur bir neden/fâil olmasını gerektirir mi? Kelâmcılar ve felsefeciler bu soruların cevapları bağlamında farklı görüşler ortaya koymuş olsalar da onlar yukarıda değindiğimiz hususlarda ittifak etmişlerdir. Bu çalışmada İslam düşünce tarihinde derin ayrışmalara neden bir problemin arka planında ortak bir amacın olduğu fikri ortaya konulmaya çalışılmış ve İslam düşünce tarihinin söylenenler üzerinden değil de söylenmek istenenler üzerinden okunmasının, dışlayıcı olmayan ve sınırları genişleten yeni açılımlar sağlayabileceğine işaret edilmiştir. Çalışmanın başlıca kaynakları adı geçen düşünce ekollerinin temel metinleridir. Çalışmanın inceleme alanı, insanın fiilleri üzerindeki etkisi ile sınırlandırılmıştır. Çalışma ana bölüm ve sonuç bölümü olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Ana bölümde ekollerin yaklaşımları, ilâhî sıfatlar ve insanın etkinliği şeklinde iki açıdan incelenmiş, sonuç kısmında tartışmaların ardındaki ortak kanaatler tespit edilmeye çalışılmıştır.
Kelâm İslam teorik düşünce ekolleri İlâhî sıfatlar İnsan fiilleri Sorumluluk Kötülük Ortak düşünce
The subject of human acts has been one of the controversial topics of kalām since the first centuries of Islam. A lot of concerning human acts –from divine attributes to divine decree and destiny, from the issue of good and evil (ḥusn and Qubḥ) to the boundaries of the reasoning, from the accountability with impossible things to the rational accountability, from the topics of substance and accident to causality- has been said and written in the history of Islamic tought. In this study, the subject was discussed especially within the scope of man’s on his own action in connection with the divine knowledge, will, and power. On this issue, the Muʻtazila argues that human beings are independent in doing their good and evil acts with the power that God has given to them because of His will and wisdom, and that the evil actions that they have done cannot be associated with the divine attributes in any way. Sunnī theologians assert that God creates human actions through man’s orginated power. They also arguethat evil acts are not independent of the Divine Creation although human beings are the reason of evil in terms of thier acquisition (kasb) and will (irāda). Nevertheless, the representetives of the Sunnī kalām (Asharites and Māturīdis) differ on their account of acquisition, which expresses man’s agency in his acts. In contrary to the Mātūrīdiya, the Ashʻariya holds that acquisition is a created act of God. On the other hand, the Mashshai (peripatetic) philosophers, who are opposed by teologians on some issues such as divine attributes and the working of activity/acts in nature, consider human’s actions part of the eternal chain of cause-effect that emanate (al fayḍ) from the First Principle. However, according to them, every link of this chain is formed by the divine providence (al-ināyah). They also attribute morally evil acts not to the First Principle which is complete (tām) and full good (hayr), but to agents in the cause-effect chain. In summary, according to both teologians and philosophers, the ultimate source of human acts is the divine will and power. The acts that are morally or religiously evil, are not independent of man’s will. Thus, human beings are accountable for their actions. Philosophers and teologians, who agree on these issues, have explained their views and build their opinions on different concepts and principles. They have shown a very different attitude in their discourse and secondary principles, while all of them basically try to express the same idea. This difference has revealed within the frame of the following questions: Is man’s accountability for his actions because of his created power or will? Can evil actions, which are willed by human beings and therefore created by God, attributed to Him? Does the fact that the world emanates from God, the First Principle, due to His knowledge and essence, necessitate Him to be a willless and ineffective agent, and therefore to be a cause cause that has no effect on man's actions?Although teologians and philosophers have put forward different views in the context of the answers to these questions, they agree on the issues we have mentioned above. As this study shows, there is actually a common purpose in this subject, man’s actions, which causes deep divisions between theologians and philosophers in Islamic history. Primary sources of the study are the basic texts of the schools mentioned above. Additionally, the study were limited to the subject the effect of human on acts. It consists of two parts: the main part and the conclusion part. In the main section, the approaches of schools were examined from two aspects, in in terms of divine attribute and human effectiveness, and in the conclusion section, the common purposes behind the discussions were determined.
Kalām Islamic theoretical thought schools Divine attributes Human acts Accountability Evil Common purpose
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2021 |
Submission Date | April 15, 2021 |
Acceptance Date | June 22, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 19 Issue: 1 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.