Ebû Hanîfe’nin itikadî fikirleri Hanefîliğin temsil edildiği her muhitte aynı düzeyde ve canlılıkta temsil edilmemiştir. Irak, her ne kadar temelde Ebû Hanîfe’nin fıkhî görüşlerinin şekillenip sistemleştirildiği bölge olsa da onun itikadî görüşleri büyük ölçüde Mâverâünnehir bölgesinde geliştirilmiştir. Bununla birlikte Ebû Hanîfe’nin farklı bölgelerdeki takipçileri ona yaslanarak Hanefîliğin kendine has ayırıcı görüşlerine benimseyip savunmuşlardır. Ancak bir kısım bölgelerde bu görüşler temel itikadî kabullerle sınırlı kalırken bazı bölgelerde buna yaslanarak bir sistemleştirme ve geliştirmeye gidilmiş böylece kapsamlı bir kelamî yapı oluşturulmuştur. Mâverâünnehir bölgesindeki takipçileri, Ebû Hanîfe’nin görüşleri etrafında geleneksel bir kelamî yapı kuran Hanefîlerin başında gelmektedir. Süreç içerisinde Mâtürîdîlik olarak anılan bu kelamî yapı, uzun sure sadece doğduğu muhitle sınırlı kalmış, 5/11. yy’dan itibaren ise batıya doğru yayılmıştır. Mâtürîdî Hanefîlerin çevreden merkeze taşınması olarak nitelenebilecek bu yayılım süreci, Hanefîlik tarihi açısından önemli bir kısım sonuçları olmuştur. Zengin bir edebiyata sahip olan Mâtürîdî Hanefîler batıya geldiklerinde yeni muhitlerinde bu kelamî geleneğin dışında kalan ve mezhebin itikadî çerçevesini temel kabullerden ibaret gören küçük ve dağınık Hanefî kitlelerle karşılaşmışlardır. İtikadî açıdan görünürdeki bu farklılık iki Hanefî kesimin etkileşime gireceği yeni bir zemin oluşturmuştur. Sahip oldukları kelamî birikimin de gücüyle Mâtürîdî Hanefîler, yürüttükleri tedris faaliyetlerinin yanı sıra kaleme aldıkları metinler vasıtasıyla Irak ve Şam gibi göç muhitindeki Hanefîleri kendi kelamî geleneklerine dahil etmeye çabalamışlardır. Bölgeye göç etmiş doğulu bir Mâtürîdî Hanefî olan Ahmed b. Muhammed el-Gaznevî (ö. 593/1197’den sonra) de bu çabanın içerisinde yer almış isimlerden biri olarak dikkat çekmektedir. Onun Usûlü’d-dîn ve el-Hâvi’l-kudsî eserleri, bu çabanın açık şekilde metinlere yansıdığı ilk örneklerdir. Gaznevî her iki eserinde, Mâtürîdî kelama direnç gösteren Hanefîler tarafından öne çıkarılan el-Akīdetü’t-Tahâviyye metnini esas alarak Mâtürîdî görüşleri sunmaktadır. O, bu eserlerinde büyük ölçüde el-Akīde’nin ibarelerini ya aynen ya da bir kısım takdim ve tehirlerde bulunarak kullanmakta ve aralarına başta tekvîn sıfatının ezeliliği olmak üzere Mâtürîdîlere özgü görüşleri eklemektedir. Bununla Gaznevî, bir yandan Mâtürîdî olmayan Hanefîlerin bir direnç unsuru olarak kullandıkları el-Akīde metninin Mâtürîdî görüşlerle uyumluluğunu göstererek oluşan direnci kırarken öte yandan metne eklediği ifadelerle söz konusu kesimlere Mâtürîdî görüşleri taşımaktadır. Bu çalışmada temelde bir el-Akīdetü’t-Tahâviyye ve Mâtürîdîlik sentezi olarak nitelenebilecek Gaznevî’nin bu faaliyeti, sözü edilen eserler üzerinden ayrıntılı şekilde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Onun söz konusu eserlerinde el-Akīdetü’t-Tahâviyye metnini nasıl kullandığı, ibareleri nasıl ve ne şekilde metnine aldığı ve bunlara Mâtürîdî görüşleri nasıl ekleyerek muhataplarına aktardığı gösterilmeye çalışılacaktır.
Abu Hanifa's theological ideas were not represented at the same level in every region where Hanafism spread. Although Iraq is the region where Abu Hanifa's jurisprudence views were systematized, Abu Hanifa's theological views were largely developed in the Transoxiana region. However, followers of Abu Hanifa in different regions adopted and defended the distinctive views of Hanafism. However, while in some regions these views were limited to basic theological ideas, in others a systematization was made based on this and thus a comprehensive theological structure was formed. The followers of Abu Hanifa in the Transoxiana region are among the leading Hanafis who established a traditional theological structure around his views. This theological structure, which was called Maturidism in the process, was limited to the region where it was born for a long time and was spread to the west from the 11th century. When the Maturidis, who had a rich literature, came to the west, they encountered small and scattered Hanafi masses who regarded the theological views of the sect as consisting of basic theological ideas. Although they belong to the same fiqh tradition, this theological difference between them has created a new ground on which the two Hanafi factions will interact. With the power of their theological knowledge, the Maturidis tried to include the Hanafis in Iraq and Syria in their theological traditions with the texts they wrote as well as their teaching activities. Ahmad b. Muhammad al-Ghaznawi (d. after 593/1197), one of the Maturidis who migrated to the west, draws attention as one of the names that took part in this effort. His works called Usul al-din and al-Hawi al-qudsi are the first examples where this effort is clearly reflected in the texts. In these works, al-Ghaznawi uses the phrases of al-Aqīdah al-Tahawiyyah either exactly or with some minor changes, and adds Maturidi-specific views, especially the attribute of takwin. With this, al-Ghaznawi, on the one hand, reveals the compatibility of al-Aqīdah, which is the main text of non-Maturidi Hanafis, with Maturidi views, on the other hand, carries the Maturidi views to them with the expressions he added to the text. In this study, this activity of Ghaznawi, which can be described as a synthesis of al-Aqīdah al-Tahawiyyah and Maturidism, will be tried to be revealed in detail through the mentioned works.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2021 |
Submission Date | October 3, 2021 |
Acceptance Date | December 18, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 19 Issue: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.