İslâm dini hem dünya ve hem de ahireti hedefleyen ve birini diğerine tercihi tasvip etmeyen, mutedil bir yol tavsiye eden, engin bir inanç ve düsturlar manzumesidir. Ebedî saadeti kazanmak için dünya ahiretin mezrası kabul edilmiş ve bu maksadı gerçekleştirmek için de dünyadaki her meşru çalışma ibadet sayılmıştır. Zekât, bir yönüyle ibadet diğer bir yönüyle vergi niteliğinde olmak üzere söz konusu çalışmaların en önemlilerinden birini teşkil etmektedir. Zekât kelime olarak temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak anlamına gelir. Dinî terminolojide ise asli ihtiyaçlar dışında nisap miktarı mala sahip olan ve bu sebeple zengin sayılan Müslüman'ın, bu zenginliği üzerinden bir tam yıl geçtiğinde vermesi gereken verginin adıdır. Zekâtın farz olmasının şartlarından birisi de, tam temellük yani kişinin mala tam sahip olmasıdır. Bunun anlamı, malın kişinin elinin altında bulunması ve onu kullanabilmesidir. Mal mevcut bulunduğu halde kişinin elinin altında olmazsa (kadının kocasında olan mehri gibi) veya mal elinde olduğu halde, kişi ona tam sahip olmazsa (borçlu gibi) bu gibi kimselere bu malların zekâtını vermek farz olmaz. Tam temellük, zekâtın sarf yerleriyle ilgili Hanefî mezhebinin savunduğu şartlardan biri olması bakımından, konuyla ilgili tartışmanın önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Bu çalışmada söz konusu “temlik” şartının esası ve boyutları incelenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2016 |
Gönderilme Tarihi | 1 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 3 Sayı: 5 |