Rönesans, Reform hareketleri, Coğrafi Keşifler ve devamında Aydınlanma Çağı ile birlikte gelişerek, 19. yüzyılda tüm dünya üzerinde etkili olan modernist süreç ve onun ideolojisi olan modernizm, ulus devletlerce benimsenir. Batı dünyasının dışında kalan coğrafya ve devletler için bir projeye dönüşen modernizm, başlangıçta kendine has nitelikleri ile devletlerin kimliklerinde etkili olurken, zamanla gelenekli toplum yapısı ve homojen kolektivite, yapay toplumsallık lehine bozulur. Zaman ve mekân algısındaki bütünlüğü parçalanmış, varlığının denetimini kaybetmiş olan birey, bütün maddi ve manevi değerlerini, elindekini yitirmemek adına kullanır ve kolektif olanı, öz benliğinin önüne geçirir. Gelenekli hayatın toplumu ile kitle toplumu arasındaki farkta bocalayan birey, bu kez kendiliğini ve öz değerlerini içinde bulunduğu cemiyetin kabullerine uydurmak zorunda kalır. Böylece aldatıcı fakat geçici olarak huzuru deneyimlediği, onay duygusu ile güdülendiği, bireyselliğini yok etmekle birlikte, cemiyetin ferdi olmak kimliğini elinde tuttuğu bir sürecin içerisine dahil olur. Modernizmin kendi açmazını da beraberinde getirdiği bu süreç sonunda birey, tüm akılcılık ve eleştirel düşünce iddialarına rağmen, konformizme mağlup düşer.
Bu makalede, bir ulus devlet yazarı ve ideoloğu olarak Ömer Seyfettin’in, özellikle “Yüksek Ökçeler” isimli hikâyesinden hareketle, eserlerinde var olan konformizm eleştirisi üzerinde durulacaktır. Modernist bireyin, gelenekten ve değer yargılarından kopuşu örnekleyen merkez yanlısı tutumu, Ömer Seyfettin’in bağlı olduğu “Halk’a Doğru” ilkesinin prensipleriyle bağdaşmamaktadır. Bir yandan ulus devlet ideolojisi olarak modernizmi kullanan fakat bir diğer yandan da kolektivite ile birlikte taşınan ortak bilinçaltının ülküsel değerine inanan yazar için konformizm, ciddi bir eleştiri malzemesine dönüşür. Ömer Seyfettin’in, “Yüksek Ökçeler” isimli hikâyesi, sadece vurgulanan nonkormist düşünce açısından değil, kamusal alan ve özel alan arasındaki gösteri toplumu üzerine bir alternatif okuma tecrübesi sunması bakımından da dikkat çekicidir.
The modernist process and ideology, which developed with the Renaissance, Reform movements, Geographical Discoveries and the Age of Enlightenment, was adopted by nation states in the 19th century. While modernism, which has turned into a project for the geographies and states outside the Western world, was influential in the identities of states with its unique characteristics at the beginning, the traditional social structure and homogeneous collectivity deteriorated in favor of an artificial sociality. The individual, whose integrity in the perception of time and space has been shattered and who has lost the control of his existence, uses all his material and spiritual values in order not to lose what he has, and puts the collective before his own self. The individual who falters in the difference between the society of traditional life and the mass society, this time has to adapt his self and self-values to the values of the society he is in. Thus, he gets involved in a deceptive but temporary process in which he experiences peace, is motivated by a sense of acceptance and approval, and retains the identity of being a member of the community, while destroying his individuality. At the end of this process, in which modernism brings its own dilemma, the modernist individual is defeated by conformism, despite all the claims of rationality and critical thinking.
In this article, the criticism of conformism in the works of Ömer Seyfettin, as a nation-state writer and ideologist, will be focused on, especially based on his story "Yüksek Ökçeler". The pro-centrist attitude of the modernist individual, which exemplifies the break from tradition and value judgments, is incompatible with the principles of Ömer Seyfettin's "Halk’a Doğru" principle. For the writer who uses modernism as the ideology of the nation-state on the one hand, but on the other hand believes in the ideal value of the common subconscious carried with the collectivity, conformism will turn into a serious criticism material. The author's story named "Yüksek Ökçeler" is notable not only in terms of emphasized nonkormist thought, but also in terms of presenting an alternative reading experience on the society of spectacle between the public and private spheres.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | July 20, 2021 |
Submission Date | June 17, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 11 / Ömer Seyfettin Anı Sayısı |
This journal is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 (Attribution-NonCommercial-NoDerivs 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) International License.