Bediüzzaman bir dava adamıdır. Bu yüzden mahkemelerde hiçbir zaman şahsını savunmamıştır. O her zaman davasını ve dava arkadaşlarını savunmuştur. Risale-i Nurları okumak ve okutmak, Nur hizmetinin ana mihverini oluşturduğu için, eğer bu hizmet hapishanede devam ediyorsa Bediüzzaman ve talebeleri açısından bir sorun yoktu. Bu açıdan denilebilir ki, mahkemeler Risale-i Nurların tanıtılması yönünde önemli bir alan hâline gelmişti. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, reklam için paraları olmadığı için mahkeme salonları Risale-i Nurların tanıtılması yönünde iyi bir zemin sayılırdı. Esasen hapishaneye “Medrese-i Yusufiye” adını veren, hapishaneyi ve mahkemeyi irşat faaliyetleri için iyi bir zemin kabul eden Bediüzzaman’ın başka bir savunma tarzı da olamazdı. Bu yüzden Bediüzzaman savunmasını yaparken, hapisten kurtulmak için beraatını istememiş; iman hakikatlerinin savcılar ve hâkimler tarafından anlaşılmasını beraatlarına tercih etmiştir. Risale-i Nur davalarında beraat etmeyi cezadan kurtulmak için değil, kamuoyu nazarında aklanmak için istemiştir. Bu samimiyetinden etkilenen talebelerinden hiçbirisi de kendi şahsını savunmamış, aksine davalarını ve üstatlarını savunmuşlardır.
Bediuzzaman was commited man. For this reason, he did not defend himself during his court trials. Rather, he always defended his convictions and those of his brothers. To study and teach the Risale-i Nur is the main reason of the Nur service; and if such service was to continue in the prison then it would neither matter to Said Nursi or his students. In this sense it can be said that the courts have become an important area where the Risale-i Nur can be promoted. According to Bediuzzaman, the courtroom a good place for the Risale-i Nur to gain ground particularly due to the fact that they did not have the money to create publicity themselves in another way. Fundamentally, the name given to the prison as the “School of Joseph” was a good place where spiritual teaching was carried out and in the court Nursi defended this practice as the sole approach of him and his students. Therefore, during his defence speeches Bediuzzaman did not ask to be freed from jail; instead he rather chose to ensure that the judges and the prosecutors understood the truths of Belief. He did not so much wish for the Risale-i Nur and himself to be freed from prosecution and litigation but rather he did it for the sake of ensuring the public would understand that the Risale-i Nur by itself is free of all guilty accusations. Through this sincerity, the students of the Risale-i Nur did not defend their own selves or personalities but instead defended both their principles and their teacher.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Refereed Articles |
Authors | |
Publication Date | March 1, 2016 |
Submission Date | March 1, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 |
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-Gayri Ticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/katre
E-mail: katre@iikv.org