Abstract
Kartezyen özne yaklaşımının yaşam perspektifimizin oluşumunda özelliklede çevre üzerindeki etkisinin irdelendiği çalışmamızda bu felsefi zeminin modern dönemin varlık algısı üzerindeki etkisi ortaya konulmak istenmiştir. Descartes’ın teorik zeminini kurguladığı varlık algısının modernite sürecinde ne gibi olumsuzluklara yol açtığı üzerinde durularak bu sorunun aşılması ve farklı bir pratik zeminin oluşturulabilmesi için gereken felsefi alt yapının ne olabileceği sorgulanmıştır. Bu zeminin oluşabilmesi için modern özne’nin kendinden yola çıkarak varlığı inşa etme sürecinin yerine varlıkla etkileşimin öne çıkarıldığı diyalojik bir tarz benimsemesi gerektiği belirtilerek varlığı yatay düzlemde gören felsefi yaklaşımlar alternatif olarak teklif edilmiştir. Buna göre öznenin kendi tecrübesinin dâhil olduğu fakat sadece kendinden yola çıkarak kavrama algısının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun olabilmesi için ise teorik sınırlamaların üzerinde pratiğinde içerisinde olduğu, ontolojik anlamayı mümkün kılacak felsefi zemin olarak Heidegger ve Habermas’ın felsefi yaklaşımları örnek gösterilmiştir.