Bilimin ne olduğunun tespit
edilmesi ve bilimi sözde bilimlerden ya da bilimsel olmayan alanlardan ayırt
edecek ölçütün ne olması gerektiğine yönelik tartışma, bilim felsefesinde sınır
çizme sorunu olarak ele alınmaktadır. Bu makalede, öncelikle söz konusu soruna
yönelik geleneksel yaklaşımlar incelenmiş ve ardından bu yaklaşımların bilimsel
toplulukların doğasına ilişkin özellikleri göz ardı ettiği ortaya konmuştur.
Daha önce yapılan çalışmalar bilimi daha çok önermeler, ifadeler ya da salt epistemik
bir sistem olarak ele almakta ve bilimsel
akıl yürütmenin biçimi ile bilimsel
kuramların özelliklerine odaklanmaktadır. Bu tespit çerçevesinde, sunulan
çalışmada, bilimsel bir disiplinin asgari olarak iki özellik (yapısal ve kanıta
dayalı olması) üzerine kurulması gerektiği vurgulanarak, sınır çizme sorununun
çözümüne yönelik önerilen alternatif ölçüt bilimin
sosyal yönüne dikkat çekmektedir. Bu bakımdan, makalenin asıl ilgisi, sınır
çizme sorununu alternatif bir yolla ele alabilmek amacıyla bilimin ve onun
uygulayıcılarının sosyal özelliklerine yönelik tespitleri, sözde bilimin uygulayıcıları
ile kıyaslayarak aktarmaktır. Makale, bir disiplinin sözde bilim olarak
nitelendirilebilmesi için öncelikle o disiplinin bilimsellik iddiasında
bulunması, daha sonra bilimsel topluluk tarafından sürdürülen bir araştırma
geleneğine kabul edilmemiş ya da bu araştırma geleneği tarafından terk edilmiş
olması gerektiği düşüncesi ile sonuçlandırılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2019 |
Submission Date | September 20, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 18 Issue: 2 |
e-ISSN: 2645-8950