Kadının toplumsal hayattaki yeri hakkındaki tartışmalar ve bu tartışmaların edebiyata yansıması, Batılılaşma hareketi ile bağlantılı olarak başlar. Tanzimat dönemi romanlarında kadın karakterler aracılığıyla kölelik kurumunun acımasızlığına, kadınların eğitim almasının ve sosyal hayat içinde yer almasının gerekliliğine ilişkin çeşitli didaktik iletiler verilir. Bireyin ön planda olduğu Servet-i Fünûn döneminde ise kadın bir ileti aracı olmaktan çıkar. Birey olarak kadına önem veren, onun özel yaşamını, duygularını, düşüncelerini öğrenme ve yansıtma çabasında olan Servet-i Fünûn yazarları, eserlerinde kadın karakterlere yoğun olarak yer verirler. Ancak kadın sorunsalı onların doğrudan ilgi alanı değildir. İkinci Meşrutiyet Dönemi sosyal hayatta ve edebiyatta kadının temsili için bir dönüm noktasıdır. Dönemin çok sesli düşünsel açılımlarının bir sonucu olarak kadın temalı çeşitli dernekler kurulmuş, dergi ve kitaplar yayımlanmış ve bu çerçevede ciddi bir hareket başlamıştır. Millî Edebiyat döneminde hayat, millet ve toplum yeniden tanımlanırken kadına ilişkin düşünüş biçimi de yenilenir. Eserlerde kadının edilgen konumu, toplum içinde etkin roller üstlenmeye başlayan ve idealist yönü öne çıkan kadınlarla dönüşmeye başlar. Cumhuriyet döneminde ise romanlarda çok çeşitli sosyal kesimlerden kadınlar ve onların yaşadıkları sorunlar ele alınmıştır. Çağdaş Türk Edebiyatı yazarlarından Sevgi Soysal, kısa yaşantısına kadın sorunları ile ilgili birçok eser sığdırmıştır. Romanlarında kadın olmanın getirdiği sorunları ve bu sorunların kaynaklarını göstermeye çalışan Sevgi Soysal’ın özellikle kadın karakterlerin yaşantıları üzerinden kadınlara yönelik sorunları edebî metne taşıdığı görülmektedir. Bu çalışmada Sevgi Soysal’ın; Tante Rosa, Yürümek, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, Şafak ve Hoş Geldin Ölüm romanlarında ele alınan kadın sorunları tespit edilmeye çalışılmıştır.
It begins with reflection, mirroring, Westernization. The situation of the female character in the novels of the Tanzimat era gave a variety of didactic messages if you needed the brutality of the slavery institution, the need to finally get your education and take your place in your social life. In Servet-i Fünûn, where the individual is at the forefront, the woman is no longer a means of message. Servet-i Fünûn writers who care about women as individuals and who try to reflect and reflect her private life, emotions and thoughts are concentrated on female characters in her works. However, women are not directly interested in the problematic picture. The Second Constitutional Monarchy period is a turning point for representation in social life and literature. As a result of the periodic openings of the period, women's themes have been published in various associations, magazines and books and a serious movement has been started. While the life, nation and society are redefined in the period of National Literature, the way of thinking based on women is renewed. In one of his works, his passive place begins to transform with women advancing in one of the idealists, taking on roles in the content of society. In the republican period, novels and women and members of a wide range of social groups discuss what they experienced. Sevgi Soysal, one of the writers of Contemporary Turkish Literature, has put a lot of work into her short life related to women's problems. Sevgi Soysal, who tries to show the problems brought by being a woman in her novels and the sources of these problems; it is seen that especially the female characters carry the problems towards women to the literary text through their lives. In this study, Sevgi Soysal; Tante Rosa, The Walk, A Lunch Time in Yenişehir, Şafak and Welcome to Death were tried to identify the problems of women in the novels.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Other Fields of Education, Studies on Education |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2019 |
Submission Date | August 11, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 7 Issue: 2 |