This article examined the translation named “The Last Invitation the Qur’ân" written by Prof. Dr. Gazi Özdemir. There are many problematic translations and interpretations in this translation. The examination was carried out within the framework of these problematic issues in translation. The article aims to present an example of the reflection of the understanding of "Qur’anic Islam (Qur’anism)" on the translations. Because it is seen that the translation was prepared on the basis of the understanding of “the Qur'anic Islam”. According to the understanding of the Qur'anic Islam, the Qur’an contains all the details about religion. Since it is a very comprehensible book, sciences such as tafsir, hadith and fiqh are not needed to understand it. However, the basic assumptions of this approach do not agree with the historical reality. In addition, the idea of understanding the Qur'ân without consulting another source is an approach that will open the door to endless subjectivity. Since this approach brings subjectivity, individuality and confusion in the understanding of religion, it further increases the conflicts among Muslims and harms their quality of being an “ummah (the muslim community)”. Its translation called “The Last Invitation the Qur’an” is a translation compatible with the characteristics of the understanding of the Qur’anic Islam. On the other hand negative examples of Qur’ân translations can erode the true Islamic belief in society to a certain extent. Therefore, it should be emphasized that writing translations is a matter of scientific and religious responsibility. The aim of the article is to create a social awareness on this responsibility. Since it is not possible to deal with all the problems in the translation within the framework of an article, twelve sample topics in work are included. The Author’s translation and comments of these issues are indicated, followed by a brief evaluation. These evaluations have been tried to be carried out within the framework of the basic sources of İslâm. At the end of the analysis, the following conclusions were reached: The main idea of the author of the translation is that religion should be understood only on the basis of the Qur’ân. As a result of this idea, he tries to interpret the Qur’ân only from the text. Another characteristic of the work is its negative attitude towards hadith and sunnah. By detaching the Qur’anic verses from their context, he argues that hadith is not a source in religion. He only accepts the hadiths that he thinks are in accordance with the Qur’ân. The translation claims that Allah's knowledge is limited, that some people will experience the Qiyamah (the Day of Judgement) on earth, that they will no longer need religion, and that some people will be sent back to the earth after death for education. The word "junub" is interpreted as confusion and stupor; “ghusl” is interpreted as waiting for recovery from confusion and stupor. Ablution is a recommended practice in order to to appear in public in a clean state. The concept of "salat" is given the meaning of "engaging in social cooperation and solidarity." It is argued that those praying alone do not need to face the qibla. The word fasting (sawm) is defined as "abstaining from eating and drinking and sensual desires as well as engaging in cheritable activities". It is argued that Ramadan can be fasted for three days and that Ramadan should be fixed in the winter. The Kaaba is regarded as a school building, the pilgrimage is an educational activity, and it is claimed that worship at the Kaaba came later. “Sacrifice” is defined as “sacrificing something on values in order to fulfill someone else’s need”. It is alleged that women are commanded to cover their breasts, not their hair. It is argued that Allah does not impose prohibitions on food and drink and drinking an amount that will not make you drunk is not haram. It is claimed that the expression "Lahmü'l-hınzîr" can be given the meaning of spoiled meat. The author of the translation tries to create an understanding of religion based only on the Qur’ân and bases his translationans and interpretations on the literal meaning of the Qur’ân. He does not take into account the reasons for the revelation of the verses, the Prophet Muhammad’s hadiths, does not respect the integrity of the Qur’ân. As a result of this approach, it tries to redefine the basic concepts of Islam that have been transmitted in Islam as trustworthy and to justify some non-Islamic beliefs with the Qur’ân. The translation of the Qur’ân is a study that aims to reveal what Allah intends in the Qur’ân. Therefore, in order to reveal the intention of the owner of the word correctly, the translation process must be subject to certain rules. Otherwise, the purpose of the translation will not be realized
Bu makalede Prof. Dr. Gazi Özdemir tarafından yazılan “Son Davet Kur’an” adlı meâl incelenmiştir. Söz konusu meâlde pek çok problemli çeviri ve yorum yer almaktadır. İnceleme, meâlde yer alan bu problemli hususlar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Makale ile Kur’ân İslâmı anlayışının meâllere yansımasının bir örneğini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Zira meâlin Kur’ân İslâmı anlayışını esas alarak hazırlandığı görülmektedir. Kur’ân İslâmı anlayışına göre Kur’ân din ile ilgili bütün detayları içermektedir. Kur’ân oldukça açık bir kitap olduğundan onu anlamak için tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlere ihtiyaç yoktur. Ancak bu yaklaşımın temel kabulleri, tarihi gerçekliğe mutabık değildir. Ayrıca Kur’ân’ı başka bir kaynağa müracaat etmeden anlama düşüncesi öznelliğe kapı açacak bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım din anlayışında öznelliği, bireyselliği ve karmaşayı getirdiğinden, Müslümanlar arasındaki ihtilafları daha da artırmakta, onların ümmet olma vasfını zedelemektedir. “Son Davet Kur’an” adlı meâli Kur’ân İslâmı anlayışının özellikleri ile uyumlu bir mealdir. Diğer taraftan meâl konusundaki olumsuz örnekler toplumdaki sahih İslâm inancını belli ölçüde aşındırabilmektedir. Bu yüzden de meâl yazmanın ilmî ve dinî sorumluluğu mucip bir konu olduğu vurgulanmalıdır. Makalenin amacı da bu konuda toplumsal bir farkındalık oluşturma amacına matuftur. Meâlde yer alan sorunların tümünü bir makale çerçevesinde ele alma imkânı bulunmadığından eserde yer alan on iki örnek konuya yer verilmiştir. Bu konularda yazarın çeviri ve yorumları belirtilmiş, sonra kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirmeler İslâm’ın temel kaynakları çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. İnceleme sonunda şu sonuçlara ulaşılmıştır: Meâl yazarının temel düşüncesi, dinin ancak Kur’ân’a dayanarak anlaşılması gerektiğidir. Bu düşüncenin sonucu olarak sadece metinden hareketle Kur’ân’ı yorumlamaya çalışmaktadır. Eserin diğer özelliği, hadis ve sünnet konusundaki olumsuz tutumudur. Kur’ân ayetlerini bağlamından kopararak hadisin dinde kaynak olmadığını savunmaktadır. Sadece Kur’ân’a uygun olduğunu düşündüğü hadisleri kabul etmektedir. Meâlde Allah’ın bilgisinin sınırlı olduğu, bazı insanların kıyameti dünyada yaşayacakları, bu insanların sonrasında dine ihtiyaçlarının kalmayacağı, bazı insanların öldükten sonra eğitim için tekrar dünyaya gönderilecekleri iddia edilmektedir. “Cünüp” kelimesi, kafa karışıklığı ve sersemlik; “gusül” ise kafa karışıklığı ve sersemlikten düzelmeyi beklemek olarak yorumlanmaktadır. Abdestin toplum karşısına temiz olarak çıkmak için tavsiye edilen bir uygulama olduğu belirtilmektedir. “Salât” kavramına “sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetinde bulunmak” manası verilmiştir. Tek başına namaz kılanların kıbleye dönmesine gerek olmadığı savunulmaktadır. Oruç (savm) kelimesi, “yeme-içme ve şehevi istekleri terk etme yanında yardım faaliyetinde bulunmak” şeklinde tanımlanmaktadır. Ramazan orucunun üç gün olarak tutulabileceği ve Ramazanın kış ayında sabitlenmesi gerektiği iddia edilmektedir. Kâbe bir okul binası, hac ibadeti bir eğitim faaliyeti olarak değerlendirilmekte, Kâbede ibadetin sonradan ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. “Kurban” ibadetine kişinin değer verdiği bir şeyi başkasının ihtiyacını gidermek üzere feda etmesi” manası verilmektedir. Kadınların saçlarını değil göğüslerini örtmelerinin emredildiği iddia edilmektedir. Allah’ın, yiyecek ve içeceklerle ilgili yasaklar koymadığı, sarhoş olmayacak kadar içmenin haram olmadığı görüşü savunulmaktadır. “Lahmü’l-hınzîr” ifadesine bozulmuş et anlamının verilebileceği ileri sürülmektedir. Meâl sahibi sadece Kur’ân’dan hareketle bir din anlayışı oluşturmaya çalışmakta, çeviri ve yorumlarında Kur’ân’ın literal anlamını esas almaktadır. Âyetlerin nüzûl sebeplerini, Hz. Peygamber’in hadislerini dikkate almadığı gibi Kur’ân’ın bütünlüğüne de riayet etmemektedir. Bu yaklaşımın sonucu olarak İslâm dininde mütevâtir olarak nakledilmiş temel kavramları yeniden tanımlamaya, bazı İslâm dışı inançları Kur’ân’la temellendirmeye çalışmaktadır. Kur’ân meâli Allah’ın Kur’ân’da neyi murad ettiğini ortaya koymayı amaçlayan bir çalışmadır. Bu yüzden kelâm sahibinin muradını doğru olarak ortaya koymak için meâl çalışmasının belli kurallara tabi olması gerekir. Aksi takdirde meâlin amacı gerçekleşmiş olmaz. Bunun için öncelikli olarak Kur’ân’ın indiği dönemde kullanılan Arapça’ya aşina olmak, o dönemin şartlarını göz ardı etmemek, Kur’ân’ı insanlara ulaştıran Hz. Peygamber’in söz ve fiillerini dikkate almak gerekir. Nebevî yorum çerçevesini dikkate almaksızın yapılacak meâl çabaları Kur’ân’ı anlamada doğru bir yöntem olmayacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2022 |
Submission Date | July 27, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |