نظرية الأنوار والإشراق هي امتداد للفكر المشائي الإسلامي الذي أفرط في استخدام العقل بما يخص جانب الإلهيات، وضيقوا على الخالق تعالى إرادته وفعله وإبداعه، فجاءت الفلسفة الإشراقية كمحاولة لكسر الحاجز الفكري بين مدرستي المتكلمين والتيار المشائي الإسلامي. فنظرية الصدور وفيض الموجودات الأفلاطونية المحدثة، تم استبدال العقول فيها بالأنوار السانحة الفائضة من نور الأنوار، على اعتبار أن النور يعطي معنى أعمق وأشمل من فلسفة العقول المشائية، وكأن فيض الأنوار ينكشف فيه سر الوجود أكثر من غيره. فهل فلسفة الإشراق عند السهروردي عين الصدور عند التيار المشائي، الذين يؤمنون ’’أن الواحد لا يصدر عنه إلا معلول واحد من دون واسطة‘‘؟ والفلاسفة حددوا الصدور والفيض عن العلل الصادرة بشكل طولي، وضيقوا على العلة الأولى الإرادة في إيجاد الأشياء، وهذا التضييق في الفلسفة المشائية هل هو مشابه لنظيره الاشراقي، أم صدور الأنوار لا يتحدد بشكل طولي بل يتعداه إلى العرضي أيضاً كما في أمهات العوالي؟ أما التنزيه في ثنائية الواجب والممكن عند الفلاسفة، إذا قيس على صفات خالق كامل الإرادة واحد الذات فعالاً لما يريد، تصبح معان خالية عن كل ذي قيمة، فهل للسهرودي رأيٌ مخالف للفلاسفة، وكيف يتخلص من أزمة التنزيه والجمع بين الصدور وتوحيد الذات؟ هذه أهم المحاور الرئيسية التي يتم إلقاء الضوء عليها في هذه الدراسة، محاولة في عرض آراء السهروردي الوجودية.
The theory of light and illuminationism is an extension of the peripatetic philosophical system, where the mind is excessively used in matters of theology. As it is known, peripatetic philosophy has restricted God's will, action and creativity. Hence the philosophy of Illuminationism has come into play as an effort to broaden the horizons of the thought that was stuck between the schools of theology and the peripatetic scholars. The theory of emanation of the existing was based on the New Platonic model. The philosophy of Illuminationism put the lights that emanate from the light of the lights instead of the minds. The concept of light has a deeper and more comprehensive meaning than the minds in Peripatetic philosophy. Compared to other concepts, with the inspiration of lights existence was explained more clearly. So, does Suhrawardī‘s [1154-1191] philosophy of cooperation exactly match with the theory of emanation in peripatetic philosophy, which adopts the principle of "the one and only"? Philosophers constrained getting out of malady and envisioning by the vertical plane. Likely, they made the will of the first malady that created beings unfounded. Is the equivalent of the will left unfounded in peripatetic philosophy the same in illuminationism philosophy? First of all, the light comes out; it cannot be restricted by the vertical plane, but also spreads to the horizontal plane. In philosophy, one can come to the dichotomy between obligatory and possible. Considering the excellence will to do whatever is regarded as one of the attributes of the creator, this meaning is actually far from being a sign. Does the Suhrawardī object to the philosophers on this issue and how does he come out of the problem of beyondness in the connection of the unity of the individual and the multiple beings?
Nur ve işrâk teorisi, ilahiyat meselelerinde aklı merkeze alan Meşşâi felsefe sisteminin devamı niteliğinde ortaya çıkmış bir düşünce geleneğidir. Bilindiği üzere Meşşâi felsefe Tanrı’nın iradesini, fiilini ve yaratıcılığını kısıtlamıştır. İşrâkî felsefe ise kelâm ekolü ile Meşşâi ekolü arasına sıkışan düşüncenin önünü açmak üzere ortaya çıkmıştır. Varlıkların feyz ve sudur yoluyla varlık sahnesine çıktıkları kuramı, Yeni Eflatuncu modelde akıllar üzerine kurgulanırken, İşrâk felsefesi akılların yerine Nurların Nuru’ndan feyz-ü neşet eden nurları koymuştur. Zira nur kavramının, Meşşâi felsefedeki akıllardan daha derin ve kapsamlı bir anlamı vardır. Varlıkların kökenini diğer kavramlara nazaran nurların feyziyle açıklamak daha isabetli görülmüştür. Peki, Sühreverdî’nin [öl. 587/1191] işrâk felsefesi, “birden bir çıkar” prensibini benimseyen Meşşâi felsefedeki sudur kuramıyla birebir örtüşmekte midir? İşrak öncesi Filozoflar, varlıkların illetlerden ortaya çıktıkları veya feyiz yoluyla varlık sahnesine çıktıklarını düşünürken bu sistemi dikey düzlemle sınırlandırmışlardır. Böylece varlıkları yaratan ilk illetin iradesini temelsiz kılmışlardır. O halde Meşşâi felsefede temelsiz bırakılan iradenin, işrâkî felsefedeki karşılığı aynı mıdır? Her şeyden önce İşrakilikte, nurların ortaya çıkması dikey düzlemle kısıtlanmaz, aynı zamanda yatay düzleme de sirayet eder. Buradan felsefede vacip ile mümkün arasında öngörülen düalitik yapıdaki tenzihe gelinebilir. İşrakilikte tek zata sahip olan yaratıcının sıfatlarından biri sayılan “dilediğini yapmak” şeklindeki mükemmel iradeye bakıldığında, mutlak bir düalizmden bahsetmek söz konusu görünmemektedir. Acaba Sühreverdî, bu konuda filozoflara karşı çıkmakta mıdır ve zatın birliği ile çoklu varlıkların irtibatındaki tenzih problemine nasıl bir çözüm getirmektedir?
Sühreverdî İşrak Feyz ve Sudur Nuru’l-envar Akıllar Felekler
Primary Language | Arabic |
---|---|
Subjects | Religious Studies, Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | March 21, 2021 |
Submission Date | January 7, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 18 |
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi olarak yayınlanan dergimiz 1 Ağustos 2019 tarihi itibari ile adını Kilitbahir olarak değiştirmiştir.
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.