Avrupa
Birliği’ne yeni üyelerin katılımı, ekonomik gelişmeler ve küreselleşmenin dar
gelirli kesimlere olan negatif etkisi AB’nin sosyal yapısını değiştirmiştir.
Birlik içinde meydana gelen bu gelişmeler yoksulluk olgusuna olan bakış
açısının da güncellenmesine yol açmıştır. AB 2000’li yılların başında
belirlediği Lizbon Stratejisi ile yoksulluğun tanımı, teşhisi ve ölçülmesinde
yeni usuller belirlemiştir. Göreli yoksulluk ölçümlerini daha dinamik bir
boyuta taşıyarak yoksulluk algısını sosyal dışlanma ve yoksulluk riski temelinde
inşa etmiştir. Bu çalışmada AB Bölgesinde yer alan toplam 34 ülkede yoksulluk
ve sosyal dışlanma ile ilgili verilerin ülkelere göre dağılımı incelenmiştir. Yoksulluk riski sınırının altında kalan kişiler temel
ihtiyaçlarını karşılayabilmekte fakat ortalama refah düzeyinin altında
kaldıkları için topluma sosyal katılımları kısıtlanan bireyleri kapsamaktadır.
Bu çalışmada analiz edilen yoksulluk riski ve sosyal dışlanma sonuçlarına göre
Türkiye’de nüfusun %18,4’ü %60 medyan gelirin altında bir gelir elde etmekte, %24,5’i
ciddi maddi yoksunluk ve %5’i ise düşük iş yoğunluğu kategorisinde yer
almaktadır. Nüfusun bir diğer %6’sı ise üç mahrumiyet biçiminden iki ya da üçü
ile karşı karşıyadır. Düşük iş yoğunluğu ve medyan gelir açısından AB ile
Türkiye arasında fazla bir fark yoktur. Ancak, Türkiye’de maddi yoksunluk
oranının yüksekliği yoksulluk riski ve sosyal dışlanma oranının da artmasına
neden olmaktadır.
Her hangi bir destek alınmadı
-
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 |
**