Melâmetilik, IX. yüzyılda Horasan ve çevresinde ortaya çıkan ve zamanla geniş bir İslam coğrafyasını etkileyen tasavvufî bir anlayıştır. Sözlükte ayıplamak, kınamak, kötülemek gibi anlamları olan melâmet kelimesi aynı zamanda tasavvufi bir ıstılah ve makamı da işaret etmektedir. Melâmetîlik düşüncesini benimseyen kimseler; Melâmetî veya ehl-i Melâmet lafızlarıyla adlandırılmıştır. Melâmetîliğin tasavvufi bir akım olarak temellerini, Maide suresindeki “Onlar kınayanın kınamasından korkmazlar” ifadesi oluşturmaktadır. Bu anlayışı kendine şiar edinen ehl-i Melâmet, çeşitli davranış biçimleri geliştirmişlerdir. İyiliklerin gizlenmesi, kötülüklerin açığa çıkarılması, nefsin kınanarak terbiye edilmesi gibi tutum ve hareketleri kendilerine düstur edinmişlerdir. Hususi kıyafetleri, simgeleri ve mekânları bulunmayan Melâmîler, halktan kopuk olmamışlardır. Melâmîlerin her türlü debdebeden ırak yaşantıları, selameti melâmete tercih eden hâlleri klasik şairlerin dikkatini çekmiştir. Melâmetîlerin hayat karşısındaki bu karakteristik duruşları ve geliştirdikleri felsefe, klasik şairlerin şiirlerine de sirayet etmiştir. Nefisleriyle mücadelelerinde türlü eziyetlere katlanan ve müstağnî bir kalple Allah’a yönelen melâmet ehlinin tavırları, klasik şiirdeki âşık tipine tesir etmiştir. Klasik şairler, Melâmî hâller ile âşık refleksinin birbirine muvafıklığına dikkat ederek şiirlerinde Melâmî esintilerden istifade etmişlerdir. 16. yüzyıl mutasavvıf şairlerinden Hayretî de Melâmî anlayışın etkisiyle şiirler yazmıştır. Bu çalışmada Melâmî meşrepli olan Hayretî’nin gazellerinde Melâmetîliği, nasıl ele aldığı üzerinde durulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Edebiyat |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 17 Kasım 2022 |
Kabul Tarihi | 13 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |