The emergence of profane world culture can be found in Renaissance period. In the geography of Turkey beginning of such a change, which can be limited with artistic and cultural expressions, is visible within Lale period. The emergence of profane world culture is passible only within a panteistic conception of Earth, which is mainly formed by "demonic thought." By the effect of demonic culture, Earth becomes a profane space and the celestial realm is no more main reference for the reality. Şerif Mardin characterizes the places, in which the Islamic thought has been a dominant culture, with the absence of demonic culture. Such an absence is also the major obstacle for genuine creativity. According to Mardin, Turkish literature, psychology and other human sciences are affected adversely by the absence of demonic world-view. All the productions in such a culture, which doesn't experience the profanation and secularity, can be seen as the metaphors of monotheistic cosmology. Any textual or plastic forms can be seen as a decorative figure or variations for the single layered reality, But we must also pay attention to Eurocentric or orientalist bias, behind all such claims represented especially by Şerif Mardin.
"Batılı" anlamda gerçek dünyevi kültürün ortaya çıkışı Rönesans dönemiyle başlar. Türkiye coğrafyasında benzeri bir yönelimi, sanatsal ve kültürel alanda geçerli olmak Lale Devri'nde bulabiliriz. Dünyevi kültürün ortaya çıkışı, demonik bir düşünce yapısının açtığı panteist bir doğa kavrayışı ve çoğul bir kozmolojinin içerisinden olanaklıdır. Demonik düşünce aracılığıyla yeryüzü zındık bir uzay halini alır. Temel bir 'yoldan çıkma' becerisi olarak demonik düşünce içerisinde, bütünlüklü metafizik yörüngeden uzaklaşan tekil ve kendinde varlıklar, monadlar ortaya çıkar. Şerif Mardin, özellikle İslam'ın etkisi altındaki coğrafyaları böylesi bir demonik yönelimden yoksun bulur. Bu "noksanlık" "gerçek yaratıcılık"ın da yolunu keser. Mardin'e göre Türk yazını, psikolojisi ve tüm diğer beşeri bilimler bu noksanlık sonucunda yarım kalırlar. Dünyevileşmeyi ve sekülerliği gerçek anlamda deneyimleyemeyen bir kültürde, ortaya çıkan tüm metinler tek-tanrılı bir kozmolojinin eğretilemesi, çeşitlemesi gibi durur. Demonik kavrayışa ulaşamayan yazınsal ya da plastik bir formda ortaya çıkarılan tüm ürünler, tek katlı bir hakikatin birer çeşitlemesi, kenar süsü gibi durur. Fakat tüm bu iddiaların ardında saklı Avrupa-merkezli ve şarkiyatçı önyargıyı da gözlemek zorunludur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Radyo-Televizyon, Kültürel çalışmalar, Kadın Araştırmaları, Bölgesel Çalışmalar |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Ocak 2003 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2003 Cilt: 6 (1) Sayı: 11 |