Türk devlet geleneğiyle ilgili yapılan birçok güncel tarihsel ve sosyolojik çalışmada, çok sayıda oryantalistin, gezginin ve devlet adamının yanında Montesqieue, Hegel ve Weber gibi filozof ve sosyologların katkılarıyla şekillenen “doğu despotizmi” ve patrimonyalizm kavramları analitik bir araç olarak kullanılmış ve halen de kullanılmaktadır. Fakat söz konusu kavramların oluşumunda 18. ve 19. Yüzyıl’da Avrupa’da yaygın olan Batının diğer toplumlardan üstün olduğu algısının belirleyici olması ve buna bir de daha yakın tarihlerde, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’de şekillenen ve bu kavramlardan etkilenen, yine Batı merkezcilikle malul, modernleşmeye engel olarak daha çok yerli kültürleri gösteren modernleşme kuramlarının eklenmesi, ‘Doğunun’ siyasal kültürü, toplumsal ve zihinsel yapısı ile ilgili yapılan araştırmaları daha problemli bir hale getirmiştir. Bu çerçevede yapılan araştırmalar gizli veya açık bir şekilde, Batıyı daha dinamik, rasyonel, demokratik olarak gösterirken, Doğuyu durgun, irrasyonel ve despotik olarak nitelemiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 64 |