This study focuses on exploring the framework of democracy and its limits, which are not explicitly explored in Hannah Arendt’s work. In addition to the similarities and discrepancies between modernity and Arendt’s democracy, the roles attributed to democracy’s actors will also be discussed. Under conditions in which citizens act without scrutiny and behave obediently, pluralism deteriorates when the rupture between opinion and action reaches its climax. In Arendt’s words, a break betweendomination and opinion would limit deliberative democracy. Liberation, therefore, equates with domination, which is deprived of the general will of the citizens. Taking action in the public sphere is an absolute remedy, as well as a renaissance, against the alienation of citizens. Human liberation therefore requires a concrete
convergence of ideas and actions. The active citizen is an actor who investigates, negotiates, persuades, consents and has an equal right to participate in the debate. These merits would make it possible to assume political responsibility. Arendt’s democracy is then a guide to discovering the path to becoming a responsible citizen. This study concludes that her approach introduces a concept of elite democracy.
Hannah Arendt democracy public sphere pluralism engaged citizenship
Bu çalışma, Hannah Arendt’in eserlerinde doğrudan yer almayan demokrasi kavramının anlamının ortaya çıkarılmasına ve sınırlarının çizilmesine odaklanmaktadır. Bu amaçla, modern dünyanın dinamikleri ile Arendt’in demokrasisi olarak isimlendirilen kavramın benzeştiği ve çatıştığı alanlar ile içinde yer alabilecek aktörlerin rolleri de tartışılmaktadır. Yurttaşların itaat eden varlıklar haline geldiği, sorgulama ve bireyliğini ortaya koyma yetisini harekete geçirmesine ket vurduğu, insani çoğulluğun zedelendiği durumlar, düşünce ve eylem dünyasının kopukluğunun zirve yaptığı noktalardır. Arendt’in tasvirinde, düşünceden kopuk bir egemenlik anlayışı, temsili demokrasinin sınırlarını en başından belirler. Bu durumda, özgürlük, egemenlik tanımına yakın ya da eşdeğer kabul edildiğinden, yurttaşların ortak iyiye ulaşma beklentisi eksik kalmaktadır. Bir başka deyişle, toplumsal sözleşmenin belirli çıkarlar karşılığında rıza yoluyla devredilmesi ortak iyinin garantisi olmadığı gibi, bireyler çoğulluğun ikileminde sıkışıp kalmaktadır. Bu ikilemden kurtulmanın çaresi Arendt’e göre, bir uyanış ve yeniden doğuş gibi hayal ettiği sorumlulukla hareket eden etkin yurttaşların kamusal alanda eyleme geçmesidir. Politik sorumluluğu taşıyanlar etkin yurttaşlar olacaktır. Bir başka deyişle Arendt’in demokrasisi, varoluşsal sorumlu yurttaş olabilmenin yollarını keşfetmek isteyenler için bir kılavuz önermesidir. Bu önermenin kısıtları incelendiğinde, ortaya elit bir demokrasi anlayışının çıktığı sonucuna varılmaktadır.
Hannah Arendt demokrasi kamusal alan etkin yurttaş çoğulluk.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyasal Teori ve Siyaset Felsefesi |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 15 Nisan 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 20 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 8 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 113 |