Au cours des derniers 30 - 40 ans, des dépots de pétrole
ou, au moins des manifestations fortes d'hydrocarbures, ont
été découverts dans presque toutes les formations stratigraphiques
et dans presque tous les pays du monde. En même
temps on a reconnu que, â coté de gisements anticlinaux, type
classique des dépots pétroiifères, des gisements — souvent è
structures tectoniques compliquées — liés à des trappes tectoniques,
stratîgraphîques, lithologîques ou hydrostatiques sont
très fréquents.
11 s'est montré aussi, que la plupart de découvertes de
cette période ont été faites par des établissements ou des soci
étés nationaux, la plupart de ces gisements et leurs possibilités
économiques n'intéressant pas les grandes compagnies
pétrolifères.
La Turquie en entière fait partie de ta zone orogénique
alpine, elle offre, donc, des possibilités géologiques larges
pour la formation des hydrocarbures et de leurs gisements. Il
faut y citer surtout: 1) l'Avant-Fosse du géosyncilinal (provinces
de l'Anatoiie SE), les Arrières-Fosses développées entre
les massifs intermédiaires et les bords intérieurs des chaînes
alpines, 3) Les Bassins Tectoniques, tels que celui d'Adana et
4) des zones à sédimentation tranquille englobées dans les plis
alpins et formant une sorte de Bassins Intérieurs.
A coté de la région pétrolîfère de Raman - Garzan exploitée
depuis quelques années (calcaire du Crétacé surpérieur),
du pétrole a été découvert récemment aux alentours de Diyarbakır
et de Kâhta (également calcaire nèocrétacique), à Adana
(Miocène marin) et des manifestations fortes de pétrole en
Thrace ("schlier" oligocène). Cela prouve, que des hydrocarbures
ont été formées effectivement dans des secteurs et formations
divers du pays. Enfin, plusieurs formations et faciès,
répandus en Turquie, sont péïroHfères dans d'autres secteurs
de la zone orogénique alpine
Cela nous montre la direction à suivre au cours des recherches
futures dans notre pays.
Son 30 - 40 yıl içinde, hemen, hemen bütün memleketlerde
ve bütün stratigrafik formasyonlarda petrol yatakları, veya
hiç olmazsa kuvvetli idrokarbür emareleri keşfedilmiştir. Petrol
yataklarının "klâsik" tipini temsil eden antiklinai yatakları
yanında, tektonik, stratigrafik, Ütolojik ve İdrostatik "kapanlar"
m (bazen oldukça karışık tektonik strukturier! gösteren)
petrol yataklarının teşekkül etmesinde büyük bir rol oynadıkları
da anlaşılmıştır. Sözü geçen keşifîerin ekseriyeti mîllî
kurum ve şirketler tarafından yapılmıştır. Bu tip yataklarla
bunların yarattıkları ekonomik İmkânların bir memleketin
millî ekonomisi için önemli olacakları, fakat bellibaşlı büyük
petrol kumpanyaları İçin hiç de cazip ofmıyacakları aşikârdır.
Türkiye kamilen Alp Orojenez Sahası İçinde olup idrokarbürlerîn
meydana gelmesine ve yataklarının teşekkül etmesine
elverişli geniş imkânları haiz bîr memlekettir. Bu hususta bil
hassa şu bölümlerinin zikredilmesi gereklidir: 1) Ön Çukurlu
ğu (SE Anadolu İlleri). 2) Ara Masifleri ile Alp Silsilelerinin
İç kenarları arasında meydana gelmiş olan Arka Çukurlukları.
3) Adana havzası gibi Tektonik Havzalar. 4) Alp Kıvrımları
arasında meydana qelmis olup bîr nevi İç Havzalarını teşkil
eden sakin sedimantasyon sahaları.
Yıllardanberi İşletilmekte olan Raman - Garzan petrol
havzası (Üst Kretase Kalkeri) yanında, son zamanlarda Diyarbakır
ve Kâhta dolaylarında (aynı kalker seviyesi) İle Adana'-
da (denizel Miosen) petrol, Trakya'da (Oligosen - Eosen
"schlier" İ) kuvvetli petrol emareleri tesbit edilmiştir. Demek
oluyor ki , Türkiye'nin muhtelif tektonik bölümlerinde ve
muhtelif formasyonlarında petrol fülen teşekkül etmiştir. Memleketimizde
yaygın olan bazı fasiyes ve formasyonların, Alp
Orojenez Sahasının başka kısımlarında petrollü oldukları da
göz önünde tutulmalıdır.
Bu bize, ilerde memleketimizde yapılacak aramalar sırasında
takip edilmesi gerekli yönü göstermektedir.
Other ID | JA94HC72TJ |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 1, 1961 |
Submission Date | February 1, 1961 |
Published in Issue | Year 1961 Volume: 1 Issue: 2 |