It is evident that the contemporary language structure, which has about 20 written languages in the Turkic World today, has developed on a "mother tongue" (Ursparche). In 11th century it is obvious that this spread of Turkic language, in which the map of the Turkic World today became almost constant and has come unchanged until today, has created a linguistic nationality (Turkishness) despite serious loss of mother tongue in our age.
We know of the existence of five Turkic states at the time when Mahmud Kashgari wrote Divânu Luġâti't-Turk, where he gave detailed information about the Turkic dialects in 11th century (Karakhanid State, Volga-Bulgarian State, Seljuk State, Ghaznavid State and Uyghur Khaganate) However, Mahmud Kashgari mentions twenty Turkic tribes (such as Pechenek, Kipchak, Oghuz, Yemek, Bashgirt, Basmil, Yabaku, Tatar, Kirgiz, Chigil, Tuhsı, Yagma, Uyghur, etc.) in this work. The 11th century Turkic World and the tribal wealth that spread within these five Turkic states, whose map is also given in her rare work by our first Turcologist, is a picture that more or less reflects the linguistic differenciation a thousand years ago.
At the end of 19th century, when the linguistic image of today's Turkic World began to form, the language heritage identified by W. Radloff has a table of dialects in which the press, broadcasting and common education levels of the aforementioned societies are not complete and the civilization of written language is limited. After the 1920s, when the democratic or socialist republics were established, it is obvious that the differenciations which were generally fed through language, gained a political speed and turned into the picture of our age. In this context, the linguistic existence of the Turkic World should be analyzed as a composition of commonalities based on a mother tongue, as well as a set of differenciations due to geographical, tribal and finally political reasons.
Türk Dünyasında bugün 20 kadar yazı dili bulunan çağdaş dil yapısının bir “ana dil” üzerinde geliştiği bellidir. Milattan sonra XI. yüzyılda bugünkü Türk Dünyası haritasının hemen hemen sabitleştiği ve bugüne kadar pek değişmeden geldiği bu Türk dili yayılımının çağımızda da ciddi ana dili kayıplarına rağmen linguistik bir milliyet (Türklük) oluşturduğu ortadadır.
Kâşgarlı Mahmud’un XI. asırdaki Türk lehçeleri hakkında ayrıntılı bilgiler verdiği Divânu Luġâti’t-Türk’ü yazdığı tarihte beş Türk devletinin varlığını biliyoruz (Karahanlı Devleti, İdil Bulgar Devleti, Selçuklu Devleti, Gazneli Devleti ve Uygur Devleti). Oysa Kâşgarlı Mahmud bu eserinde yirmi Türk boyunu anmaktadır: Peçenek, Kıpçak, Oğuz, Yemek, Başgırt, Basmıl, Yabaku, Tatar, Kırgız, Çigil, Tuhsı, Yağma, Uygur vb. İlk Türkologumuzun nadide eserinde haritasını da verdiği XI. asır Türk Dünyası ve bu beş Türk devleti içinde yayılan kavmî zenginlik, bin yıl önceki dil ayrımlaşmasının (linguistic differenciation) az çok yansıdığı bir tablodur.
XIX. asır sonlarında bugünkü Türk Dünyasının linguistik görüntüsünün oluşmaya başladığı devirde, W. Radloff’un tespit ettiği dil mirası da söz konusu toplumların basın, yayın ve yaygın eğitim düzeylerinin tam olmadığı, yazı dili uygarlığının sınırlı kaldığı bir lehçeler tablosuna sahiptir. Demokratik veya sosyalist cumhuriyetlerin kurulduğu 1920’ler ertesinde ise önceki çağlarda genellikle dil içinden beslenen ayrımlaşmaların politik bir hız kazanarak çağımızdaki tabloya dönüştüğü bellidir. İşte bu bağlamda Türk Dünyasının dil varlığı hem ana dil kökenli bir ortaklıklar manzumesi hem de coğrafî, kavmî ve nihayet siyasi sebeplerle bir ayrımlaşmalar bütünü olarak tahlil edilmelidir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Language Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2020 |
Submission Date | November 4, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 13 Issue: 32 |