Conditional Cash Transfers (CCTs) have brought a new dynamism in the field of poverty alleviation. Along with the abundance of both conventional and modern poverty alleviation strategies,
distinctive sides of these programs are the concentration on the certain types of poverty, namely structural poverty, and setting up the target of investment on human capital as the essential poverty alleviation strategy. In this sense, CCTs struggle against the structural reasons of poverty instead of temporary and cyclical poverty incidences. Accordingly, CCTs differ from the passive poverty alleviation strategies which offer immediate supports against poverty. CCTs adopt a struggling strategy which is based on making investments on human capital stock. However, stipulating certain preconditions in order to be entitled as the beneficiaries draw reactions of human rights supporters particularly. In this sense, social protection is a universal human right and cannot be made conditional to any behaviour. When the given conditions cannot be met due to internal and/or external reasons, the individual is excluded automatically from the scope of social protection. This situation is considered clearly the violation of the human rights.
Şartlı nakit transferleri (ŞNT), yoksullukla mücadele alanına
yeni bir dinamizm ve hareketlilik getirmiştir. Yoksullukla mücadelede birçok
geleneksel ve çağdaş yöntem ve program bulunmakla birlikte, ŞNT programlarının
benzer mücadele stratejilerinden farklı tarafı, yapısal yoksulluk gibi
yoksulluğun sadece belli türlerine odaklanıyor olması ve temel mücadele
stratejisi olarak da beşeri sermaye yatırımını seçmiş olmasıdır. Dolayısıyla
geçici ya da konjonktürel yoksulluk hallerinden çok, yoksulluğun yapısal
nedenleriyle mücadele etmektedir. ŞNT programları bu özellikleriyle, anlık
destekler aracılığıyla geçici rahatlamalar sunan pasif yoksullukla mücadele programlarından
ayrılmaktadır. Bunun yerine, beşeri sermaye stokuna yatırımlar yapmak suretiyle
bir mücadele stratejisi benimsemiştir. Ancak ŞNT programlarının sosyal koruma
öncesinde belli şartlar öne sürüyor olması, özellikle de insan hakları
savunucularının tepkisini çekmektedir. Buna göre, sosyal koruma evrensel bir
insan hakkıdır ve hiçbir ön şarta bağlanamaz. Bireyin gerek kendi tercih ya da
eksikliğinden, gerek çevresel etkenler dolayısıyla söz konusu şartlar yerine
getirilemediğinde, otomatik olarak sosyal koruma dışında kalınmaktadır. Bu durum
da açıkça insan haklarına aykırı bir durum olarak değerlendirilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2017 |
Submission Date | January 14, 2017 |
Acceptance Date | July 6, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 9 Issue: 20 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.