Habib an-Najjar is one who is presumed to have lived in Antakya during the time of the prophethood of Jesus. At that time Allah's (or the prophet Jesus) sends his messengers to the people of a city to preach the religion tawhid/monotheism. The people of the city deny the messengers, saying, "You are only men like ourselves; and (Allah) Most Gracious sends no sort of revelation. You do nothing but lie" and “for us, we augur an evil omen from you". They decide to stone them to death. One of them will come running from the far end of the city to prevent wrongdoing, and he will say, “Obey those who ask no reward of you (for themselves), and who are themselves guided" he says. He wants his people to believe that the prophets were sent by Allah, and to internalize the principles and principles he taught by revelation -contrary to deism type views that say reason is sufficient and knowledge of the prophet and revelation is not necessary-. To prevent this persecution, someone comes running across the city. “Obey those who ask no reward of you (for themselves), and who are themselves guided”, It is rumored that he was killed while trying to prevent the oppression and injustice of the people. In his last breath, he says, “Ah me! Would that my People knew (what I know)! For that my Lord has granted me forgiveness and has enrolled me among those held in honor!” and desires that their people should know the wisdom and the truth. This situation is described as the heart of the Qur’an from 13-29 of Surah al-Yaseen in his verses he is told extensively. This person's psycho-social advice to his people is presented to humanity. According to the commentators and historians, this city is ‘Antakya’ and the prototypical figure described is ‘Habib an-Najjar’. It can be said that the psycho-social wisdom he recommends to his people is one of the vital principles.
Habîb en-Neccâr, Hz. İsa’nın peygamberliği döneminde Antakya’da yaşadığı tahmin edilen biridir. O dönemde bir şehir halkına tevhid dinini tebliğ etmeleri için Allah (veya Hz. İsa) elçilerini gönderir. Şehir halkı "Siz Allah'ın elçisi değil sadece bizim gibi birer insansınız. Rahman Allah size hiçbir şey indirmemiştir. Sizin söyledikleriniz yalandan ibarettir" ve “Bize uğursuzluk getirdiniz” gibi gerekçeler öne sürerek elçileri yalanlarlar. Onları taşlayarak öldürmeye karar verirler. Bu zulme engel olmak için şehrin uzak ucundan biri koşarak gelir, “Sizden hiçbir ücret istemeyen hidayet yolunda olan bu elçilere uyun!” demektedir. O kişi kavmine; Peygamberlerin(kesme işareti gelmeli) Allah tarafından gönderildiğine inanmalarını, -akıl yeterli, peygamber’e ve vahiy bilgisine gerek yok diyen deizm türü görüşlerin aksine- onların vahiyle öğrettiği hüküm ve ilkeleri içselleştirmelerini istemektedir. Hikmet ve hakikatleri söyleyen elçileri öldürmemeleri konusunda halkına bazı nasihatlerde bulunur. Halkın zulüm ve haksızlıklarına engel olmaya çalışırken onun öldürüldüğü rivayet edilir. Son nefesinde “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrâm edilenlerden kıldığını bilseydi” diyerek halkının hikmet ve hakikatleri bilmelerini arzulamaktadır. Bu durum Kur’ân’ın kalbi olarak nitelendirilen Yâsîn Sûresi’nin 13-29. âyetlerinde geniş bir şekilde anlatılır. Bu kişinin kavmine yaptığı psiko-sosyal içerikli tavsiyeleri insanlığa sunulur. Müfessirler ve tarihçilere göre bu şehir; ‘Antakya’, anlatılan prototip şahsiyet de ‘Habib en-Neccâr’dır. O’nun halkına tavsiye ettiği psiko-sosyal hikmetlerin yaşamsal ilkelerden olduğu söylenebilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Review Articles |
Authors | |
Publication Date | May 29, 2020 |
Submission Date | December 18, 2018 |
Acceptance Date | March 10, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 31 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.