Turizm, tarihte
ayrıcalıklı kesimlerin sahip olduğu bir lüks olarak görülse de yakın tarihte
çeşitli sınıf ve kimliklerden kişilerin ulaşacabileceği bir hizmet sektörü
oluşturmuştur. Buna karşın küresel ve ulusal kapsamda demografik yaşlanmanın
farkına varamayan Türk turizm sektörü bu önemli alana gereken yatırımı
yönlendirememektedir. Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin büyük kısmını
oluşturan 60 yaş ve üzeri hedef kitlenin gözden kaçırılması görece daha genç ve
ekonomik açıdan daha dezavantajlı kişilere hizmet veren her şey dahil modelini
daha popüler kılmıştır. Ancak bu model turizme katkı sağlama olasılığı daha
yüksek olan ve her şey dahil hizmet modelinin sağlayamayacağı kültürel
etkileşim ve öğrenme imkanı talep eden yaşlı turistlere hitap etmemektedir. Bu
eksikliğin giderilmesinin kalkınma adına büyük bir önem arz ettiği gibi
uluslararası tanınırlık ve prestij adına da önemli faydalar sağlayabileceği
sonucuna ulaşılmıştır.
Tourism has been seen as
a luxury that privileged segments have in history, but recently it has created
a service sector that people of different classes and identities can reach. On
the other hand, the Turkish tourism sector, which does not realize the
demographic aging globally and nationally, can not direct the necessary
investment in this important area. The all-inclusive model, which serves the
younger and economically more disadvantaged people, is more popular than the 60
year-old and above, which constitutes the majority of foreign tourists coming
to Turkey, from being overlooked. However, this model does not appeal to
elderly tourists who are more likely to contribute to tourism and who demand
cultural interaction and learning opportunities that the all-inclusive service
model can not provide. As a result the elimination of these deficiencies is of
great importance for development as well as for the benefit of international
recognition and prestige.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 29, 2017 |
Acceptance Date | September 20, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 1 Issue: 1 |