1990’’lı yılların başında biyoteknolojideki gelişmelerle beraber gen kaynaklarının ve biyoçeşitliliğin öneminin artmasıyla piyasaya yeni ürün sürmek isteyen küresel tohum, ilaç ve endüstriyel şirketler için biyolojik veya doğal kaynaklar cazip hale gelmeye başlamıştır. Bu şirketler, bir ülkenin kaynaklarını izinsiz olarak yurt dışına çıkartarak (biyokaçakçılık) ve yeni gen türleri ekleyerek daha dayanıklı veya verimli kimyasal, tıbbi, zirai ilaçlar üretmektedir. Bu tür şirketlerin, gen kaynaklarını veya biyoçeşitliliğe dayalı geleneksel bilginin asıl sahibi olan ülkeye herhangi bir tazminat ödemeden mülkiyetini ele geçirmesi (patent) biyokorsanlık olarak adlandırılmaktadır. Biyokaçakçılıkla mücadelede, arazide yabancıların izinsiz tür toplama ve araştırma yapmalarını engellemek esastır. Ancak biyokorsanlar, bu türleri sahadan topladıktan sonra laboratuvar ortamında analiz etmektedir. Daha sonra biyoçeşitliliğe dayalı geleneksel bilginin ve gen kaynaklarının izinsiz patentlenmesi ile mülkiyet el koyma süreci yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu kaynaklara sahip yerel halk ve ülke kaynakları ekonomik, kültürel, ekolojik erozyona uğramaktadır. Türkiye, biyoçeşitlilik bakımından tüm kıta ülkelerinde 9. sırada yer almaktadır. Aynı zamanda Türkiye, “kocakarı ilaçları” olarak adlandırılan geleneksel bilgiye de sahiptir. Biyokorsanlıkla ilgili ülkemizde, fayda paylaşımı ile ilgili mevzuat düzenlenmemiş ve biyoçeşitlilik yasası yürürlüğe girmemiştir. Biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliği açısından kamu yönetiminde birçok kurum ve kuruluş arasında yetki ve sorumluluk çatışması yaşandığı bilinmektedir. Biyokorsanlıkla mücadelede yönetsel, idari ve hukuki sorunlar bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, biyokorsanlıkla mücadelede geleneksel bilginin kayıtlanması çalışmalarını ve denetimine ilişkin faaliyetleri taşra teşkilatı (il düzeyinde) boyutuyla incelemektir.
TÜBİTAK
1919B012208052
Bartın Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğüne bulguların oluşturulmasında katkılarından dolayı teşekkür ederiz
At the beginning of the 1990s, with the developments in biotechnology and the increasing importance of gene resources and biodiversity, biological or natural resources have become centers of attraction for global seed, pharmaceutical and industrial companies that want to introduce new products to the market. These companies produce more durable or efficient chemical, medical, pesticides by taking a country's resources abroad without permission (biosmuggling) and adding new gene types. The seizing of gene resources or traditional knowledge based on biodiversity by such companies without paying any compensation to the country that is the original owner (patent) is called biopiracy. The priority in the fight against biosmuggling is to prevent foreigners from making unauthorized species collection and research on the land. However, biopiracy examines these species in the laboratory after collecting them from the field, and the process of property seizure is experienced with the unauthorized patenting of traditional knowledge and gene resources based on biodiversity. Therefore, local people and country resources with these resources are subject to economic, cultural and ecological erosion. Turkey ranks 9th in all continental countries in terms of biodiversity, traditional knowledge called "husband drugs". In our country regarding biopiracy, the legislation on benefit sharing has not been regulated and the biodiversity law has not entered into force. It is known that there is a conflict of authority and responsibility between many institutions and organizations in public administration in terms of the protection and sustainability of biodiversity. There are administrative, administrative and legal problems in the fight against biopiracy. The aim of this study is to examine the efforts of recording traditional knowledge in the fight against biopiracy and with the provincial organization (provincial level) dimension.
1919B012208052
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Conservation and Biodiversity |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Project Number | 1919B012208052 |
Publication Date | October 21, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |