Following the end of the World War II, conservatism and right-wing politics in Europe underwent a significant transformation. Particularly after the end of the Cold War, the far-right parties began to rise in Europe and have become the leading political force in many European countries in the last ten years. There are various reasons for this transformation—economic, social, and political. A comprehensive analytical framework is thus needed to understand and analyze this shift. This study aims to evaluate the transformation of the European right within the framework of the discourse approach developed by Ernesto Laclau and Chantal Mouffe. In analyzing this transformation, the study focuses on right-wing and far-right political parties in Europe. Although far-right parties and leaders differ across countries and political systems, there are common themes in their discourse. Their rhetoric often centers on anti-immigration, xenophobia, nativism, and Euroscepticism. These concepts contain a potential antagonism toward the political system. Additionally, these parties frequently use populist rhetoric to appeal to the public. The discourse approach developed by Laclau and Mouffe offers analytical concepts and tools to understand this transformation. This article aims to explain and analyze the transformation of the European right by employing concepts such as democratic demands, equivalential chains, antagonism, discourse, hegemony, empty signifiers, and rhetoric. When examined through the lens of the discourse theory, one of the most significant findings is that, during a period in which traditional center-right parties in Europe have struggled to construct new antagonistic boundaries, this discursive vacuum has been rapidly filled by far-right actors. The European right has faced considerable difficulties in formulating effective responses towards emerging social and economic challenges, such as economic crises, waves of immigration, and multicultural societal structures. In contrast, the far right has successfully instrumentalized these issues for the construction of antagonism, thereby positioning itself as the leading force in the political space.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden itibaren Avrupa’da muhafazakârlık ve sağ siyasal hareketler önemli dönüşümler geçirmiştir. Özellikle Soğuk Savaş’ın ardından, Avrupa’da aşırı sağın yükselişe geçtiği gözlemlenmiş; son on yılda ise bu yükseliş, birçok ülkede aşırı sağ partilerin seçimlerde birinci parti konumuna gelmesiyle daha da belirginleşmiştir. Bu dönüşümün ekonomik, sosyal ve politik olmak üzere çok boyutlu nedenleri bulunmaktadır. Ancak bu süreci takip edebilmek ve analiz edebilmek için kapsamlı bir analitik çerçeveye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma, Avrupa sağının geçirdiği söz konusu dönüşümü, Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe’un kuramsallaştırdığı popülizme söylem yaklaşımı çerçevesinde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu değerlendirme, Avrupa’daki sağ ve aşırı sağ siyasi partiler ekseninde şekillenmektedir. Aşırı sağ siyasal hareketler, liderler ya da partiler farklı ülke ve siyasal sistemlerde çeşitli benzerlikler ve ayrışmalar gösterse de söylemlerinde ortak temalar öne çıkmaktadır. Bu partilerin söylemleri, göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı (xenophobia), doğuştancılık (nativism) ve AB şüpheciliği (Euroscepticism) etrafında yoğunlaşmaktadır. Bu kavramların tümü, mevcut siyasal düzene karşı potansiyel bir antagonizma taşımaktadır. Bunun yanı sıra, bu partiler söz konusu fikirlerini popülist bir söylem biçimiyle halka aktarmaktadır. Bu bağlamda, Laclau ve Mouffe’un söylem yaklaşımı, söz konusu siyasal dönüşümü analiz etmek için elverişli kuramsal araçlar sunmaktadır. Bu çalışma, dönüşümü anlamak ve açıklamak amacıyla demokratik talepler, eşdeğerlik zincirleri, antagonizma, söylem, hegemonya, boş gösterenler ve retorik gibi temel kavramları kullanarak bir analiz sunmayı hedeflemektedir. Bu süreç, söylem teorisi çerçevesinde incelendiğinde ulaşılan en önemli bulgulardan biri, Avrupa’da geleneksel sağ partilerin yeni antagonistik sınırlar inşa etmede yetersiz kaldığı bir dönemde, bu söylemsel boşluğun aşırı sağ aktörler tarafından hızla doldurulmaya çalışıldığıdır. Avrupa sağı, ekonomik kriz, göç dalgaları ve çok kültürlü toplum yapısı gibi yeni toplumsal ve ekonomik sorunlara etkili çözümler üretmekte zorlanmış; buna karşın aşırı sağ, söz konusu sorunları antagonizma üretimi için başarıyla kullanarak, siyasal alanın lideri konumuna gelmiştir
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Political Science (Other) |
| Journal Section | Research Articles |
| Authors | |
| Publication Date | July 19, 2025 |
| Submission Date | April 19, 2025 |
| Acceptance Date | June 12, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Volume: 13 Issue: Özel Sayı |