Sınırlar, birçok disiplin için giderek artan ilgi çekici
araştırma alanları olmuşlardır. Bu çalışma, sınır çalışmaları alanındaki mevcut
literatürü kapsamlı bir şekilde analiz etmektedir. İlk olarak, sınırların bir
araştırma alanı olarak nasıl anlaşılması ve çalışılması gerektiğini
netleştirecek bir kavramsal çerçeve oluşturulacaktır. Ardından, tarihsel bir
perspektiften sınır çalışmalarının sürekli değişen ve gelişen ilgi alanları
değerlendirilecektir. Bu makale, sürekli gelişerek ilerleyen bu araştırma
alanının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak değerlendirmeler sunmaktadır.
Sınırlar, sadece bir mekanın hudutlarının oluşturulmasıyla ilgili değil, aynı
zamanda toplumsal bir birlikteliğin meydana getirilmesiyle de ilgilidirler. Bu
yüzden, sınır kurumu, sosyo-mekansal homojenleşme ve farklılaşmanın
oluşturulduğu sürekli devam eden bir süreç olarak görülmelidirler. Bireysel ve
kolektif kimlik oluşturulmasında sınır önemli bir yere sahiptir. Döngüsel bir
şekilde, sınırlar bireysel ve kolektif bilinçleri şekillendirmekte ve bu
bilinçler tarafından şekillenmektedirler. Tanım itibariyle sınır, taraflar
oluşturma ve bu taraflardan birine ait olmakla alakalıdır; bu yüzden
beraberinde bir çok dikotomi oluşturur: içeri-dışarı, biz-öteki, dahil
etme-dışlama. Bir ‘ötekinin’ varlığını tahayyül etme süreci, sınır
oluşturmadaki en önemli süreçtir. Bu makale, sınır çalışmalarında görülen
birçok dikotominin aşılması gerektiğini savunmaktadır: sınırlar sembolik mi – fiziksel mi; gerçek mi
– suni mi; bariyer mi – kültürel karşılaşma ve etkileşme alanları mı; yukarıdan
aşağı mı üretilir – aşağıdan yukarı mı; sadece hudutlarda mı yer alır – birçok
alanda mı görülür. Bu makale, bu sürekli evrilen araştırma alanının daha iyi
kavranmasını ve çalışılmasını sağlayacak önemli analizlerden oluşmaktadır.
There
has been an increasing interest in borders from a variety of disciplines. This
paper scrutinizes an extensive range of literature in the border studies. Initially,
it draws a conceptual framework that clarifies how to approach and study
borders. Later, it identifies constantly evolving concerns in the border
studies from a historical perspective. It provides valuable insights into how
to understand this continually progressing research area. It argues that
borders are not just about producing a bounded space but also producing a
social collectiveness. Bordering is an on-going process through which
socio-spatial homogenisations and differentiations occur. Borders inform
individual and collective identities; they shape and are shaped by collective
and individual consciousness. Borders, by definition, are about creating and
taking sides, which construct many more associated dichotomies: inside-outside;
we-they; inclusion-exclusion; and us-the other. The process of imagining the
existence of ‘other’ is crucial in creating borders. The paper also argues that
there is a need to move beyond many dichotomies in border studies: symbolic or
material; real or imaginary; barriers or zones of cultural encounters; top-down
or bottom-up; and frontiers or multiple sites. This paper provides an important
insight into this constantly evolving research area.
Subjects | Human Geography |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | January 30, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Issue: 37 |