Abstract
Yönetim literatüründe üzerinde en çok durulan konulardan biri strateji konusudur. Strateji ile ilgili çalışmalar ele alındığında 1960’ 11 yıllardan başlayarak günümüze kadar konunun, önce çözümleyici ve düzgüsel çözümleyici sonra da, betimleyici yaklaşımlarla ele alındığı görülmektedir (1). Çalışmaların yoğunluk kazandığı dönem ise 1970-1980 dönemidir. Bu nedenle Hackman ve Silva 1970-1980 dönemini farklı bir yaklaşımla çağdaş yönetim düşüncesinin evrimleşmesinde "stratejik yönetim dönemi" olarak tanımlamaktadırlar (2). Ancak stratejik yönetim ile ilgili bu çalışmaların ağırlık noktasını SWOT (işletmenin zayıf ve güçlü yanları ile çevredeki tehlike ve fırsatlar) analizleri oluşturmuştur. Konunun ele alınışında bütün dönemlerde ana çerçeve olarak, hep mevcut durumun analizi esas alınmıştır. Sektörel ve durumsal koşulların analizi mevcut durumla sınırlı olmuştur. Sürekli değişen özellikte olduğu vurgulanmış olmakla birlikte çevre, analizlere statik bir unsur olarak dahil edilmiştir. Porter’in uluslararası rekabete ilişkin dinamik modeli bir istisna olarak kabul edilmektedir (3). Çevre, genellikle statik veya sistematik bir biçimde evrimleşen bir süreç olarak düşünülmüştür. Bu nedenle de bu yaklaşımlar ve yaklaşımların önerdiği modeller, statik modeller olarak kabul edilmekte ve eleştirilmektedir (4).